12 Ekim 2023 Perşembe

Ben Robot*

Notlarıma baktım, hiç beğenmedim. ABD Robotları’nda üç gün geçirdim ama evde oturup Tellürik Ansiklopedi okusam aynı şeydi.

Susan Calvin söylenene göre 1982 yılında doğmuştu; demek ki şimdi beş yetmiş beş yaşındaydı. Herkes bilirdi bunu. Benzer şekilde ABD Robertson İnsan A.Ş. de yetmiş beş yaşındaydı. Lawrence Robertson, ileride insanlık tarihinin en acayip endüstri devine dönüşecek bir şirketin sözleşmesini tam da Doktor Calvin’nin doğduğu yıl çıkartmıştı. Tabii bunu da herkes bilirdi.

ABD Robotları’ndan Dr. Alfred Lanning’in ses donanımına sahip ilk mobil robotu halka tanıttığı o meşhur psikomatematik seminerine yirmi yaşındaki Susan Calvin de katılmıştı. Makine yağı kokan, iri, hantal, çirkin bir robottu; Merkür’de kurulacak madenlerde görevlendirilmesi planlanıyordu. Yine de konuşabiliyor, mantıklı cümleler kurabiliyordu.

Susan seminerde ağzını açmadı, sonrasındaki fırtınalı sürece de dahil olmadı. Soğuk bir kızdı; gösterişten uzak, sadeydi. Dünyayı sevmez, kendini korumak için maske gibi takındığı ifadesini ve aşırı gelişmiş zekâsını kullanırdı. Ama olan biteni seyrederken içinde soğuk bir coşku filizleniyordu.

Lisans diplomasını 2003’de Kolombiya Üniversitesinden aldı. ve sibernetik üzerine lisansüstü çalışmalara başladı. 

Yirminci yüzyılın ortalarında “hesaplama makineleri” üzerine yürütülen tüm çalışmalar, Robertson’un pozitronik beyin bağlantıları nedeniyle sekteye uğradı. Kilometrelerce uzunlukta röle ve fotoseller, yerini insan beyni boyutlarında platinyum-iridyumlardan oluşan süngerimsi bir küreye bırakmıştı.

Calvin, “pozitronik beyin” içindeki muhtemel değişkenlerin onarılması için gereken parametreleri hesaplamayı, kâğıt üzerinde çeşitli uyarıcılara vereceği tepkilerin tan olarak öngörülebileceği “beyinler” oluşturmayı öğrendi.

2008’de doktorasını tamamlayıp “Robopsikolog” olarak Birleşik Devletler Robotları’na katıldı, yeni bir

bilimin ilk büyük pratisyeni oldu. Şirketin başında hâlâ Lawrence Robertson vardı; Alfred Lanning ise araştırma müdürlüğüne terfi etmişti.
… ..

Calvin elli yıl boyunca insanlığın ilerlemesine, değişip çağ atlamasına tanıklık etti.

Şimdi emekliye ayrılıyordu, tabii mümkün olduğu ölçüde . Hiç değilse ofisinin kapısına başka birinin isminin yazılmasına müsaade etmişti. 

“… .. Sizin için robot, robottur. Çarklar, metaller, elektrik ve pozitronlardan oluşur. Akıl ve demir! İnsan üretimi!

Gerek olunca insan yok edimi! Ama siz hiç robotlarla çalışmadınız, o yüzden onları tanımıyorsunuz. Bizden daha

temiz, daha iyi bir tür onlar.”

… ..

“Esas önemli olan, son elli senede Dünya’daki insanların ne yaşadığı. Ben doğduğumda, delikanlı, son

Dünya Savaşı daha yeni bitmişti. İnsanlık tarihinin dibe vurduğu dönemlerdi ama milliyetçilik o zamanlar

son nefesini verdi. Dünya, uluslar için fazla küçüktü, o nedenle kendilerini Bölge’lere böldüler. Bu epey

zaman aldı. Ben doğduğumda Amerika Birleşik Devletleri hâlâ bir ulus devletti. Kuzey Bölgesi’nin

üyesi değildi henüz. Hatta şirketimizin adı bugün bile ‘ABD Robotları.’ Üstelik uluslardan Bölgeler’e

geçmek ekonomimize istikrar getirdi, önceki yüzyıla kıyasla bir çeşit Altın Çağ başlattı ve bunların hepsi

bizim robotlarımız sayesinde oldu.”

“Makineleri mi kast ediyorsunuz?” diye sordum. “Bahsettiğiniz Beyin, Makinelerin ilkiydi, haksız mıyım?”


“Aslında makineleri değil de, geçen sene ölen bir adamı kastediyorum.” Birden sesine bir hüzün çöktü.

“Ya da belki de artık ona ihtiyacımız kalmadığı için kendisi ölmek istedi. İsmi Stephaen Bherley’di.” 

… ..

… ..

“İnsanlığın gelişiminin her adımında,” dedi koordinatör. “insanlar arasında bir takım çatışmalar yaşandı.

Bu çatışmaların sebepleri değişkenlik gösterse de, hepsinin kaba kuvvetle çözülmesi gerekti. Ve maalesef

zor kullanmak sorunu hiçbir zaman tam çözmedi. Onun yerine, zorbalık başka çatışmalara sıçradı, sonra

da ekonomik ve sosyal ortamın değişmesiyle azalarak bitti. Tabii ardından yeni problemler baş gösterdi,

yeni savaşlar patlak verdi. Senin anlayacağın, ortada bir kısır döngü var.

“Modern zamanları düşün. On altıncı yüzyıldan, on sekizinci yüzyıla kadar taht kavgaları yaşanırken

Avrupalı’nın aklındaki en önemli soru , kıtaya Habsburg soyunun mu, Valois-Bourbon soyunun  mu hükmedeceğiydi. ‘Önlenemez’ bir çatışmaydı bu, ne de olsa Avrupa’yı yarı yarıya paylaşamazlardı.

“Gelgelelim paylaştılar. Ve hiçbir savaşta, taraflardan biri, öbürünü yok edemedi. Onun yerine 1789’da

Fransa’da şekillenen yeeni toplumsal atmosfer, önce Bourbonları, bir süre sonra Hapsburgları tarihin tozlu sayfalarına gömdü.

“Ve aynı yüzyıllarda yaşanan din savaşları daha da barbarcaydı. İnsanlar, Avrupa Katolik mi,

Protestan mı olmalı sorusunun cevabını arıyordu. Yarı yarıya bölünemezdi. Kılıçlar konuşacaktı, başka

yolu yoktu. Ama aslında vardı. İngiltere’de yeni bir sanayicilik anlayışı gelişiyordu ve yeni bir milliyetçilik

akımı tüm kıtayı sarmıştı. Avrupa’nın bu bölünmesi günümüze kadar devam etti. Ana şu an kimsenin

umurunda değil.

On dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda milliyetçilerle emperyalistler durmadan savaşıyordu. Dünya üzerindeki en önemli sorun, ekonomik

kaynakları Avrupa’nın hangi kesiminin ele geçireceği, Avrupa’nın dışında kalan hangi ülkelerin tüketim

kapasitesini denetim altına alacağıydı. Dünyanın geri kalanı İngiltere, Fransa ve Almanya arasında

paylaşılamazdı. Ama sonra milliyetçi güçler harekete geçti, savaşla çözülemeyen sorun Avrupalı olmayan

devletler Avrupa’dan bağımsız yaşamayı seçerek bizzat kendileri çözdü.

“Gördüğün gibi hep aynı döngü.”

… ..

“Evet, .. .. Çok güzel anlattın.” … .. “Ama bunlar çok sıradan gözlemler.”

“Haklısın. Fakat bazen sıradan olanı görmek daha zordur. İnsanlar, ‘burnunun ucundaki şeyi’

görememekten yakınır. … .. Yirminci yüzyılda yeni bir savaş döngüsü başlattık, .. .. İsmi ne olursa olsun?

İdeoloji savaşları mı? Dini duygular, ekonomik sistemlere uygulanmaya başladı. Yine ‘önlenemez’ savaşlar

kapıya dayandı. Hem bu sefer işin içinde nükleer silahlar vardı, o yüzden insanlım savaşın gereksizliğini

göremeden yok olacaktı. Tam o anda pozitronik beyinler devreye girdi.



 Ben Robot  &  Isaac Asimov

Özgün adı : I Robot

Çeviren : Ekin Odabaş

İthaki Yayınları

2016



*https://tr.unionpedia.org/i/Pozitronik_beyin

*Bir Pozitronik beyin aslında bilim kurgu yazarı Isaac Asimov (1920-1992) tarafından tasarlanan kurgu-bilimsel bir teknolojik cihazdır.). Onun rolü, bir robot için bir merkezi bilgisayar olarak hizmet etmektir, ve belirsiz bir şekilde insanlara tanınabilir bir bilinç formu ile bunu sağlar. Asimov 1939 ve 1940 yılında yaptığı ilk robot hikâyeleri yazdı, pozitron bir yeni keşfedilen parçacık oldu ve böylece vızıltı sözcük pozitronik - elektronik benzerliğiyle icat-popüler bilim kavramına çağdaş bir parlaklık ekledi.

… ..



 
































*https://tr.wikipedia.org/wiki/Isaac_Asimov

*Isaac Asimov (2 Ocak 1920 – 6 Nisan 1992), Boston Üniversitesi'nde biyokimya profesörlüğü yapmış Amerikalı yazar ve biyokimyager.

Daha çok bilimkurgu ve popüler bilim yazarlığı yapması ile tanındı. Hayatı boyunca 500'den fazla kitap 90.000 kartpostal yazdı ve üretkenliği ile bilinirdi.

Pek çok konuda yapıtları olmasına karşın, bilimkurgu eserleri ve popüler bilim kitapları ile tanınmıştır. Kurgu olmayan çok sayıda eserinin yanı sıra fantezi dalında da yazmıştır. Dewey Onlu Sınıflama Sistemi'ndeki felsefe hariç tüm ana dallarda eserleri vardır. Asimov, ortak görüşle bilimkurgu dalının ustasıdır. Robert A. Heinlein ve Arthur C. Clarke ile birlikte yaşadığı dönemde "üç büyük" bilimkurgu yazarından biri olarak kabul edilmiştir.

Çocukluğu ve ailesi: Kesin doğum tarihi bilinmeyen Asimov'un doğum tarihi resmi kayıtlarda 2 Ocak 1920'dir. Rusya'da Smolensk yakınlarındaki bir kasabada Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Asimov, ailesi ile birlikte üç yaşındayken Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti. New York kentinde büyüdü. 20 yaşından önce bilimkurgu öyküleri yazmaya başladı.

Columbia Üniversitesi'nden 1939'da mezun oldu ve kimya dalında doktorasını aynı üniversiteden aldı. Daha sonra Boston Üniversitesi'ne geçti. Burada 1979'da profesör oldu.

26 Temmuz 1942'de Gertrude Blugerman ile evlendi. Bu evliliğinden iki çocuğu oldu. 1973'te ilk eşinden boşanan

Asimov, aynı yıl Janet Jeppson ile evlendi.

1983'te olduğu by-pass ameliyatındaki kan naklinde kendisine verilen enfekte kan nedeniyle AIDS'e yakalandı ve 6 Nisan 1992'de bu hastalık yüzünden öldü. AIDS'ten öldüğü gerçeği ölümünden 10 yıl sonra

kamuoyuna açıklandı.

Yazarlık Kariyeri: Yazarlık kariyerine bilimkurgu ile başlayan Asimov, popüler bilim kitapları ve şiir kitapları da yayımladı.

1941'de yayımlanan Galaksi Şeytanları (Nightfall) adlı kısa bilimkurgu öyküsü, en ünlü bilimkurgu öykülerden biri oldu. Bu öykü 1968'de Amerikan Bilimkurgu

Yazarları adlı kuruluş tarafından o zamana dek yazılmış en iyi kısa bilimkurgu öyküsü seçildi.

Asimov, Vakıf, Robot ve Galaktik İmparatorluk serileri ile büyük ün kazanmıştır.


3 yorum:

  1. Kitabın ön kapak üst tarafında “Bilim Kurgu Klasikleri yazıyor. Gerçekten de gelecekte karşılaşılması çok da kolay olmayacak hayal ürünü diyebileceğimiz ama geçmişe baktığımızda gerçekleşen bilimsel gelişmeleri dikkate alacak olduğumuzda “Her Şey Mümkün” olabilir dedirten zamanın bükülmesi, zamanda sıçrama, zamanda boyut değiştirirken ölen canlıların tekrar dirilmesini sıradan olaylarmış gibi anlatan değişik/ilginç bir roman…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Romandan geçen bir alıntıyı örnek vermek gerekirse: “Tabii zaman içinde o ve benzeri gemiler kamu malı oldu. Hiperuzay sıçramaları geliştirildi, günümüzde ise yakın yıldızlarda insan kolonileri kuruldu. Ama Beyin’in gemisi tek başına yeterli değildi.” … ..

      Sil
  2. Yıl 1952… artık ulusal devletlerin değil, bir robotun yönettiği Dünya Konfederasyonu, diğer bir ifade ile Dünya’yı makinelerin yönettiği bir dönem kurgulanıyor….

    YanıtlaSil