2 Kasım 2015 Pazartesi

Kaygıdan Mutluluğa Kişilik *

Eski (1985) basımlı bir kitap. Kitapçı raflarında bulunamayabilir. İkinci el olarak aldığım kitabın sunuş bölümünde (İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Özcan Köknel – 1995’te emekli oldu) “... .. insan başkalarıyla vardır. Onlarla birlikte gelişir, değişir ve değer kazanır. Bu nedenle insan kendini tanımadan başkalarını tanıyamaz, tanımadan da ilgi duyamaz ve ilişki kuramaz. Başkalarına ilgi duymayan, ilişki kurmayan insan, kaygı ve öfkenin kaynağı olan sürtüşme ve çatışmalar içinde bocalar durur. Bu nedenle, günlük yaşamda ortaya çıkan, ruhsal ve toplumsal sağlığı bozan insanlararası sorunlarn çözüm yollarını bulmak... ..” vurgusu yapılıyor. Kitap 1985 basımlı olmasına rağmen;  güncel birçok kitaptan ya da piyasada isim yapmış birçok konu uzmanı yazardan daha anlamlı açıklamalarla dikkati çekiyor. Konu uzmanı olmayan okuyucuların kolayca anlayabileceği bölümler sürükleyici bulunabilir. Kitabın okunmasına gerekçe oluşturabilecek alıntıları paylaşalım.
İnsanı bütünüyle sevmek
... ..
Bencil Sevgi
-... .. Ne var ki, çoğumuz insanları bu bütünlüğünden soyutlayarak sevmek isteriz. Daha açık bir deyişle, başkalarının bizim kişiliğimizin “kölesi” olmasını özleriz.  ... ..
Kişiliğin Alt ve Üst Yapısı
İnsan Soyunun Kişiliğe Mirası
Yakın Akraba Evlilikleri
İçsalgılar ve “Yaşam Ritmi”
Kişiliği Gfizli Gücü: Zekâ
Davranışlarımızın Kaynağı
-... .. İçgüdülerin başında açlık ve susuzluğu içeren beslenme ve cinsellik gelir. ... .. Doğrudan doğruya içgüdüye bağlı olan davranış ve eylemler, ancak kendilerine özgü olan nesneye eriştiklerinde, doyuma ulaşıp bir süre ruhsal yaşamı gerilimden kurtarırlar. İçgüdüye doyum sağlayan nesneye gereksinim arttıkça, içgüdüye bağlı davranışı oluşturan  gerilim de artmaya başlar. Bu yeni doyuma kadar sürüp gider. O halde içgüdüye bağlı davranış ve eylemlerin temel özelliği, bir an önce gereksinim duyulan nesneye ulaşmak, doyum sağlamak ve gerilimden
kurtulmaktır. Açlık duyan bebek beslenme içgüdüsünün doğurduğu gerilim nedeniyle gergindir.  Ağlar, bağırır, tepinir. Sütü ya da maması verildiğinde ... .. doyuma ulaşır. Yatışır, neşelenir, yüzünde gülücükler belirir. ... .. Bir daha açlık duyana kadar.... .. Benzer durum susuzlukta da sözkonusudur. ... ..
-Yaş ilerledikçe , kişilik geliştikçe, içgüdüyebağlı davranışlar katı, kaba, saldırgan, kural tanımaz niteliklerinden arınıp insancıl, toplumsal nitelik kazanır. ... ..
Dengeleşim
-... .. Doğal güdüler doyuruldukça, toplumsal gereksinimler ve bunlara doyum aramaya yönelik davranışlar ortaya çıkar. İlgi, sevgi, sevmek, sevilmek, aşk gibi duygulara yönelir.
-Kişi güven içinde bulunmak, başarılı olmak, saygınlık kazanmak için çaba harcar. Kendisini gerçekleştirmek, kişiliğini kanıtlamak, varlığını kabul ettirmek ister. İnsanın gelişme süreci içinde, üst düzeyde bulunan bir gereksinimin ortaya çıkabilmesi için onun altında bulunan gereksinim yeterince doyurulmuş olmalıdır.Örneğin, açlık ve susuzluk gereksinimi doyurulmadıkça, cinsel istek olmaz. İlgi ve sevgi bulunmadan güven duyulmaz. Başarı ve saygınlık kazanmak için çaba harcamadıkça, insanın kendini gerçekleştirmesi olanaksızdır.
Güven Sevginin ya da Sevgi Güvenin Temelidir.
-İnsanlar, bedensel gereksinimleri olan beslenme ve korunmayı karşıladıktan sonra sevgi gereksinimine doyum aramaya başlarlar. Segi olmadıkça, insanlar arası ilişki olumlu, sağlıklı ve sürekli olmaz. Güven duyulmaz, saygınlık kazanılmaz. ... .. sevgi olmadan “insan” olunmaz. ... ..
-İnsanın bütün yaşam boyu duyduğu ilgi ve sevginin açılıp gelişmesi, olgunlaşması, renklenmesi çocukluk çağında sevgi gereksimine sağlanan doyuma bağlıdır. ... ..
-... Sevginin yeri ve ölçüsü yoktur. ... ..
Duygu ve Çoşkuların Evreni
Kişiliğin Öznel Yanı: Benlik
İnsan Olma Süreci: Toplumsallaşma
-... .. Çocuk eğitimindeaşırı baskıcı , çocuğun sinmesine , silik kalmasına neden olabilir, ruhsal dengesizlikler yaratabilir. Çocuğu sık sık cezalandırmakvicdan gelişmesini olumsuz yönde etkiler. Onda suçluluk duygusu yaratır, özgüvenini azaltır. Kuşkusuz çocuğun davranışlarını yönlendirmek amacıyla cezaya da başvurulabilir. Ancak ceza verilirken, çocuğun yaşı, kişilik özellikleri ve içinde bulunduğu koşullar gözönüne  alınmalıdır. Çocuğa neden cez verildiği anlatılmalı, cezalar suçla dengeli olmalı, geçerli nedenlere dayanmalıdır. Ceza en son başvurulacak bir yöntem olraka düşünülmelidir. Özellikle çocuğu sevgiden yoksun bırakarak ya da bu yolla tehdit ederek cezalandırmaktan kaçınılmalıdır.
*Öte yandan aşırı gevşeklik ve srbestlik de aynı ölçüde zararlıdır. Çocukluk çağında hibir kurala uymadan istediğini yapmaya çalışanlar sorumluluk yüklenemezler. Başkalarıyla kolay ilişki kurup ilişki sürdüremezler. Kimsenin hakkına saygı duymaz, kimseye güven vermezler.
-Görüldüğü gibi, vicdanın bütün yaşam boyu iyi bir denetim düzeni olarak gelişebilmesi, büyük ölçüde ana baba ve yakın çevrenintutumuna bağlıdır.
Bedensel, Ruhsal ve Toplumsal Açıdan İnsan Tipleri
Ruhbilim Öğretileri
-... .. En önemsiz bir sözden, mimikten, jestten, hareketten, en karmaşık duygu ve düşünceye dek insanın kişiliğinden kaynaklanan her davranışın bir nedeni vardır. Bu nedenin kökeni bebeklik, çocukluk, gençlik çağlarına dayanır. ... ..
-... . Sürekli değişim içinde olan insan davranışı, içten gelen güçlerin, yine kendi içindeki güçler tarafından engellenmesi sonucu çtışma (conflict) doğurur. Çatışma sonucu boşalamayan ve biriken gücün, enerjinin doğurduğu gerginliğe kaygı (anxiety) denir. ... ..
Kişiliği Gelitiren ya da Bozan Güçler
Kaygı ve Çatışma
-... ..
Öfke ve Saldırganlık
Tehdit Dolu Bir Dünya
-... .. birçok ann baba, kendilerinin yersiz ve gereksiz korkularını, endişelerini de çocuklarına yansıtıp onlarda benzer korku ve endişelerin doğmasına neden olurlar. Örneğin, hastalıktan, mikroptan, pislikten korkan, bu nedenle sağlığına aşırı ölçüde özen gösteren , durmadan evini silip süpüren, sık sık ellerini sabunlayan, hatta deterjanlarla yıkayan bir anne, aynı korkuları çocuklarına da yansıtır ve benimsetir. Ayrıca çocuğa korku veren nesnelerden , durumlardan uzak tutmak için anne babanını sık sık yaptığı telkinler , öneriler, uyarmalar, suçlamalar, hatta cezalandırmalar da çocukta gereksiz suçluluk duygusu yaratabilir. Bütün bu nedenlerin etkisi altında çocuk, tehlike ve tehditle dolu bir dünya içinde yaşadığı düşüncesine kapılır. Bu dğünya içinde kendisini güçsüz, yetersiz görüp, gereksiz yere aşırı biçimde kaygılanır. Kendisine kaygı veren her şeyin hemen o anda, orada karşısına çıkacağını düşünüp sürekli endişelenir. Bu nedenle zaman zaman paniğe kapılır.
-Görülüyor ki, bütün toplumlarda çocuk yetiştirme biçimi, belirli sınırlar içinde , korkuya dayanmaktadır. Çocuğun eğitimi ve çevresini tanıyıp öğrenmesi açısından da, bu korku ve onun yarattığı kaygı ve endişe gereklidir. Böylece dıştan gelen tehlikelere karşı bireyin kendisini koruması için gerekli davranışlar gelişebilir. Ancak gereksiz ve aşırı korku yaratan bir çevrede gelişen çocukta kaygı ve endişe daha yaygın ve şiddetlidir. Çocuk her an ve her yerde benliğine yönelmiş bir tehdit ve tehlikenin aşırı korku, kaygı hatta paniğini yaşamaktadır. Bu ya çevreden uzaklaşmaya, içe çekilip kapanmaya neden olur ya da benliği korumak ve savunmak amacıyla çevreye karşı saldırgan davranışlar geliştirmesine yol açar. Böylece çocukluk yaşantısının izleri ileri yaşlarda da sürer. Kişi kendisini her an tehdit ve tehlikede sanıp korku ve kaygıya kapılır. Benliğini korumak, savunmak amacıyla kolayca türlü saldırgan davranışta bulunabilir. ... ..
Toplumsal Güdülenme
İnsan Gruba Uyar
Grup Saldırganlığı Artırır
Değer Yargısı
Toplumsal Şiddet Eylemleri
Toplumsal EngellemeTutku ve Tutsaklık
İradenin Rolü
Aşk ve Kıskançlık
Ölçü Kaçarsa...
Çalışmak Ruh Sağlığı için Zorunludur
İnsanın çalışması, üretmesi bütün doğal içgüdü ve dürtülerin doyumu, toplumsal güdülerin yarattı gereksinimlerin giderilmesi için gerekli, hatta zorunludur. ... .. İnsan çalışıp ürettikçe ve ürettiği ürünleri gördükçe kendisine güvenir. Yaptıklarıyla saygınlık kazandıkça, kendisini gerçekleştirmek olanağını bulur.Üretim sürecine etkin bir biçimde katılan insan, içinde yaşadığı toplumun bir parçası olduğunu, kendisine gereksinim duyulduğunu hisseder. Toplumla bütünleşen kişi, birlik ve beraberlik duygusunu daha iyi algılar.
-Çalışmak, üretmek çağdaş insanın temel davranışıdır. Ruh sağlığının sürdürülmesinde önemli kaynaklardan biridir. Çalışmayan insanda ruhsal denge bozulur. Ruhsal dengesi bozulmuş birçok insan için çalışmak en iyi tedavi yolu olarak kullanılır. ... .. Geçmiş çatışmaların bıraktığı üzüntülerden, günlük sorunların yarattığı kaygılardan, yaşam savaşının verdiği sıkıntılardan uzak kalabilir. Çalışan insan sürekli olarak kendisini geliştirmek, değiştirmek ve yenilemek olanağını bulur. Değişik kişiler ve nesnelerle bağlantı kurar. Böylece yaşama daha sağlam biçimde bağlanır. ... ... Çevresinde bulunan canlı cansız bütün yaratıklarla kendisi arasında duygusal bağlar kurabilir. Her şeyin duygularında ve düşüncelerinde bir yeri, rolü ve değeri olur. İnsanın benimsediği her yeni bağlantı kişiliği oluşturan önemli bir katkıdır. Çalışmadan akıp giden zaman bireysel ve toplumsal bütün kötülüklerin kaynağıdır. Çalışmayan insanın kendi kişiliğine ve çevreye sayısı azalır. ... .. Üretim sürecine etkin ya da edilgen biçimde katılmayan kişi, kendini toplumdan soyutlanmış hissederek yanlızlık ve yabancılaşma duygusuna kapılır. Kaygı ve gerilimler başlar. Ruhsal dengesizlik ve bocalamalar ortaya çıkar. Davranış ve uyku bozuklukları, kötü alışkanlıklar, bağımlılıkla ve tutsaklıklar görülür.
Boş Zaman ve Dinlenme
-Çalışmadan geçen zaman, başka bir deyişle, boş zaman ve dinlenme, kişinin ve toplumun ruh sağlığı açısından önemli bir sorundur. Boş ya da serbest zaman, insanın çalışıp çalışmamak isitediği gibi seçme şansını bulduğu süredir. ... .. Ruh sağlığı bakımından zamanın olumlu ve yararlı biç,mde değerlendirilmesi, bireye sağladığı güven duygusu, saygınlık, yaratıcılık ve kendisini gerçekleştirmede kişiliğe yaptığı kaykıyla ölçülür. Bedensel ve zihinsel gelişme için seçilen uğraşı türü, yeni beceri ve bilgilerin kazanılması bu değerlnedirmede rol oynar. Boş zamanı değerlendirmek ve dinlenmek, çalışmamak değil  çalışmanın biçimini değiştirmektir. Sürekli olarak oturarak çalışan bir insanın bahçeyle uğraşması, yürümesi, spor yapması, bedensel olarak çalışan bir işçinin kitap okuması, sinemaya, tiyatroya gitmesi en sağlıklı ve yararlı dinlenme biçimidir.
-Boş zamanları değerlendirme etkin ve edilgin biçimde olur. Etkin değerlendirme ve dinlenme, bireyin gelişmesine yararlı ve olumlu katkı yapar. ... ..  Bu açıdan bakıldığında, etkin değerlendirmelerin başında, toprak ve bahçede çalışma, elişi, sanat, halk oyunları, spor, öğrenme ve tanıma amaçlı geziler, kitap okuma, yazma, her türlü konunun zihinsel gelişime ve yaratıcılık uyaracak biçimde tartışılması yer almaktadır.
-Edilgen değerlendirmede ise ... ..
-Bu değerlendirme biçimleri dışında amaçsız, başıboş gezip tozma, evde, kahvede oturup çene çalma, oyun oynama da ... .. boş zaman geçirme yoludur. Ara sıra yapılması gerekli, hatta yararlı olabilir. Ancak alışkanlık durmuna geldiğinde zararlı olur. Kişiyi tutsak surmuna düşürür. Kaygı, tedirginlik, sıkıntı, bunalım yaratır.
Yaratıcılığın Temeli
Cinsel Sorunlar, Sapmalar, Sapıklıklar ve Çözüm Yolları
Cinsel Uyum ve Doyum
-... .. Cinsel isteği ve bununla ilişkili olarak cinsel uyumu etkileyen en önemli dış etkenler, çocukluk ve gençlik çağında cinsel bilgilerin, cinsiyetle ilgili tutum ve davranışlarınkazanıldığı çevreden gelir. Cinselliğin, cinsel isteklerin vr ilişkinin ayıp, kirli, kötü sayılması, günah ve ahlâksızlık olarak ni,telenmesi, gençlerde, özellikle kızlarda, cinselliğe ve cinsel isteğe karşı utanç duygusunun gelişmesine yol açar.
Baskı ve Yanlış Eğitim
-... .. Cinsel dürtüler, istekler ve bunlara bağlı davranış ve belirtilerin çevrenin etkisiyle uzun süre baskı altında tutulması sonucu devamlı engelleme durumu ortaya çıka. Cinsel dürtüler ve istekler ve bunlara bağlı davranışlar ya hiç ortaya çıkmaz ya da sağlıksız biçimde çıkar. Cinsel uyum ve doyumu önler. ... ..
-... .. Cinsel uyumu olmayan eşler sinirli, öfkeli, tedirgin olurlar. Karşılıklı birbirlerini suçlarlar. Her konuda anlaşamaz bir tutum içine girerler.
-Bu durum cinsel yaşamı ve uyumu büsbütün bozar. ... .. Oysa böyle bir sorunla karşılaşıldığında, eşlerin anlayış ve görüş birliği içi,nde serinkanlılıkla çözüm aramaları çoğunlukla olumlu sonuç vermektedir.
Cinsel Birleşme Ortaktır
-Yetişme biçimi ve cinsel yaşamla ilgili verilen hatalı eğitim nedeniyle kadınlar cinsel ilgi göstermeyi ayıp saydıkları gibi, cinsel birleşmeye ortak olmayı benimsememişlerdir. Böyle bir girişimi, kendileriyle birlikte eşlerinin de kınadığı, hiç değilse hoş karşılamadığı sık görülür. Bu nedenle kadınların çoğunluğu, cinsel ilişkide önceliği ve sorumluluğu eşlerine bırakır. ... ..
-Bazı eşler cinsel yaşamı ve, isteği ve ilişkiyi, bundan duyulacak mutluluğu çok abartırlar. Tüm yaşamın temeli sayarlar. Özellikle evliliğin ilk günlerinde aradıklarını bulamzlarsa cinsel uyum bozulur.
-Kadının ve erkeğin ya da her ikisinin birden kişilik yapısına ve cinsel eğitimlerine ilişkin olup cinsel uyumsuzluk yaratan bu etkenler yanında, son derece basit olan ve günlük yaşamdan kaynaklanan önemsiz olaylar sonucu ortaya çıkan başka uyumsuzluk etkenleri de vardır. ... ..
Düşünce Düzeyinde Tutsaklık
Korkular
Gerçek Dşı Düşünceler ve Hezeyanlar
Nesne Düzeyinde Tutsaklık
Sigara Alışkanlığı
Dinlerde İçki
Alkolizm Türleri
Ruhsal Tedavi ve Sağlık
Psikolojik Testler
Ruhsal TedavilerRuhsal Sağlığın Temel İlkesi: “Kendini Bil”
Hoşgörü ve Esneklik
Ruh Neşesini Çalışmakta Bulur
Yan Uğraşılar
Yaşama Sevinci
Kaygıdan Mutluluğa

Kişilik Testleri
*Kaygıdan Mutluluğa Kişilik – Prof. Dr. Özcan Köknel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder