25 Aralık 2019 Çarşamba

bensiz biz olmaz*


 Eşim el iyisi ama neden ev iyisi değil?
Gerek alkış peşinde koşanlar, gerek bağımlı kişilik özellikleri olanlar, esas mutluluğun başkalarının onay veya takdirinden geçtiğine inanır.
            Evdekileri (evliyse eşi+çocukları değilse anne+baba+kardeş ve diğer akrabaları) kendi uzantısı gibi görür. Onlar, aynı zamanda onun güvenli alanıdır. Onları değersizleştirebilir, onlara bağırabilir. Yok sayabilir ama dışarıdakilere müthiş ilgili ve saygılı davranabilir.
            *Koşullu sevgi ile büyüyenler,
*Yetersiz ilgi ve sevgi ile büyüyenler,
*Bağımlı veya narsistik ebeveynler ile büyüyenler,
dış onaya fazlaca takılır.
            Bahsettiğim üç kategoride de kişinin temel dinamiği değersizlik hissidir. Kişi kendini değersiz hissettiği için, değerli olmak adına sürekli birilerinin  onayına, alkışına veya teşekkürüne ihtiyaç duyar.
Derinden gelen değersizlik hissi nedeniyle Benim gibi değersiz biriyle ancak değersiz birileri beraber olur, “diye düşünür ve kendi uzantısı gibi gördüğü eşini, ailesini küçünsemeye başlar. Bu bir aktarımdır. Kendi içinde hissettiği rahatsızlık hissini başkalarına akıtarak gevşer, rahatlar.
            Bir süre sonra, evini ailesini akrabalarını önemsememeye başlar. Hatta arkadaşları için de aynı şeyi düşünür.Ulaşılmaz gördüğü kişilerin sevgisini kazandıktan sonra listeye ekler. Sürekli sevene ve ilgi gösterene değil ilgiyi göstermeyene ya da gıdım gıdım verene odakjlanır. Zanneder i onların azı, yanındakilerin çoğundan daha büyüktür.
            Diğer yandan dış onaylı anne baba ile büyüyenler
 Elâlemin dediğine göre yaşayanlar, uyum ve onay ile kendini değerli hissedenler, daha fazla “el iyisi” olurlar. Mutlu ve değerli hissetmenin başkasının memnuniyeti ile mümkün olduğunu düşünenler, ancak başkaları üzerinden bu
duygulara ulaşabilirler.
            Bu kişiler, evdekilere rahatça “hayır” derken, dışarıdai imajları adına çoğu zaman “evet” derler. Genelde evdeki o ile dışarıdaki o arasında makas fazlaca açıktır.Evlilikleri bittiğinde ise çevrelerindeki çoğu insan şaşırır. Çünkü dışarıda mükemmel gibi görünen el iyileri, eve karşı umursamaz veya tahammülsüz olabilirler.

            Büyülü ve onay odaklı yönleri nedeniyle eşlerini en başta çabuk ikna etmiş olabilirler. Tabii bir de şu var; bu kadar büyülü bir vitrine kapılmak da başka bir özellik içerir. Kurtarıcı arayan, dominant karakterler, sorumluluğu sevmeyenler veya bağımlı özellikleri olanlar için el iyileri “Doğru insan! “ olarak algılanabilir.

saygı olamadan sevgi olur mu?
Sevgi kabullenmektir. Sevgi, kusurları görmezden gelmek değil, kusurları ile kabul etmektir. Tabii bu kusurlar, sana zarar veren, süreklilik arz etmez. Mesela, işi olmayan birini sevebilirsin ama bilerek isteyerek iş aramayan sorumsuz birini sevmek zorunda değilsin.
Sevgi, saygıyı zorunlu kılar. Sana saygı göstermeyen, seni olduğu gibi kabul etmeyen birinin seni sevmesi, onun işine yaramandan öteye gitmez. İnsan, saymadığını sevmez. Sadece şartları vardır. Bu şartlar sağlandıkça ilgi gösterilir. Evet, sevgi verilmez, sadece ilgi gösterilir.
Peki neden saymadığını sevemezsin?
Saygı, kişiye zihninde verdiğin değer ile ilgili nottur. İnsanlığı, evrenselliği, adaleti, sana verdiği değer, güvenirliği vs. gibi birçok parametre ile oluşan nottur.
Güvenmediğin, adil olmayan, merhametsiz olan, sana değer vermeyen, seni sadece kendi ihtiyaçları için hayatına alan birini neden seversin ki?
... .. 
Saygının olmadığı ilişkiler, zamanla sevgiyi azaltır.”Rağmen ilişkiler”dir bunlar. Mecburi olarak sürdürenin mecburiyetleri üzerinde var olan ilişkilerdir.  Aslında kişinin önce karşısındakine saygısı birmiş, sonra da saygısı biten kişiyle ilişkisi sürdüğü için kendine olan saygısı zedelenmiştir.
            Birine saygın yoksa en fazla korku veya ihtiyaçtan dolayı onunla ilişki içinde kalırsın. Bu sadece romantik ilişkiler için değil, gündelik ve genel ilişkilerde de öyledir.
            Saygı, sevgi havuzunu besleyen en önemli musluklardan birisidir. Tıpkı ilgi, tıpkı sadakat gibi... Saygıyı gösteren ise eylemler, söylemler ve bunların tutarlılığıdır.

            İlişki de saygınlığını yitirmemeye çalış. Birinin saygısı biterse bil ki sevgisi de inişe geçmiştir. Sağlıklı hiç kimse her türü yanlışa rağmen seni sevemez. Bu ancak bağımlı bir ilişki olabilir.

Seven ile kullananı nasıl ayırt ederiz?*
.. .. Seni seven insan, “hayır” dediğinde bile sana karşı tavrı değişmeyen insandır.
Diğeri ise olmadığında seni küçümseyen ye da öfkeyle seni baskılayandır.
Bazılarının samimiyeti mefaati kadardır, sana olan ilgive sevgileri de hayır dediğin yere kadar.
Korkma, çekinme, dik dur, eğilme!
Eşit ilişki talep et.
Değerini ezdirme.
Hayır dediğin zaman surat astığında, suratının peşinde oşma.
Kendini ona karşı boçlu hissetme.
Bencil olma!
Bağımlı da olma!
Kendin olmaktan korkmayın.
Memnun olmamasından seni onaylamamasından çekinme!
Sen cesur oldukça o sana saygı duymayı öğrenecek, sana karşı olan sorumluluklarının da farkına varacak.
Bunu yaparken:
Kendinden emin bir tavır içinde ol!
Öfke tuzağına düşme!
Ajitasyona,
Suçlamaya,
Mağdur tuzağına düşme!
Kendinden emin bir duruşla devam et.


İyi eş sorun çıkarmayan eş mi?
Geleneksel karı koca rollerinin felsefesi şudur; herkes üzerine düşeni yaprsa sorun kalmaz. Sistem evliliği derim ben bu evliliklere. Bir makinanın parçaları misali her çarkın bir anlamı var. Her çark, doğru hızla doğru yöne giderse sistem yürür. Bir mükemmeliyetçi için kulağa hoş gelen bu cümle, aslında eblilikler için görünmez en büyük tehlikedir. Yıllarca her şeyin düzgün gittiği düşünürken bir gün eşiniz size “Ben mutlu değilim,” diye gelir. Akabinde “Sana karşı bir şey hissetmiyorum”  hatta “Boşanmak istiyorum” ile finali yapabilir. Sen anlam veremezsin. Kabul edemezsin. “Tüm görevlerimi dört dörtlük yapıyordum oysa,” dersin. Hatta “Haftada bir kez sevişmeyi bile aksatmazdık,” derken yine de sorunu bulamazsın.
            İşte bu noktada eksik olan şeyin;
Faturaların ödenmemesi, evin temiz olması,
Çocuğun okul taksitlerinin aksamaması değil,
İlişkinin ruhunun ve iyi hissedişinin olmaması olduğuyla yüzleşirsin.

*Sorun çıkarmıyorum daha ne isitiyorsun?
*Tüm ihtiyaçlarını karşılıyorum daha ne istiyorsun?
*Görevlerimi yapıyorum, daha ne istiyorsun?
Bu ve benzeri cümleler rolümüzü tamamladığımızveya ilişkiyi başarılı şekilde sürdürdüğümüz anlamına gelmez.
Karı kocalık; enne babalık, ev işlerini iyi yapmak, eve para getirmek dışında başka bir rol içerir.
Birbirinizi beslemezseniz, diğer roller görev gibi olur.
Zamanla dalmeye başlar.
Esas olan karı kocalıktır. Karı kocalık, deşarj olma ve enerji alma kaynağıdır.
Bir kadın da erkek de iyi bir karı koca ise hiçbir yük onları yormaz.
Hiçbir sorun onları korkutmaz.
Lakin eşlik durumu zayıf olan kişilerin maalesef diğer alanları sürdürülebilir olmuyor.
İlişkinin başında iki kişi ve iki sevgili olarak yola çıkan eşler, zamanla varlık ve var olma nedenini unutarak ilişkiyi devam ettirmek istediklerinde, en küçük artçı depremde sistem büyük darbeler almaya başlıyor.
Sevgili okurum:
Evlilik; çocuk üretme fabrikası, başkalarına kendini kanıtlama vitrini, toplumsal sistemi sürdürme yükümlülüğü olan bir sistem değildir. Evlilik sistemi ne ile karşılaşılırsa karşılaşsın en büyük enerjiyi karı koca ilişkisinden alacaktır. Bu enerji kaynağı ise ancak ilgi, sevgi, seks ile beraber zamangeçirmek ile birbirinin gönlünü hoş tutmak ile şarj olur.
Geleneksel evliliği bugünkü sisteme oturtmaktan vaz geç. Artık evliliğin yaşam düzeyi ne kadar iyi olursa olsun, eşinle mutlu değilsen, duygusal,-sosyal-cinsel olarak aranız iyi değilse, en küçük sorunlar senin de onun da gözüne batacaktır.
Kendini iyi eş olarak överken;
sorun çıkarmayan,
uyumlu olan,
ses çıkarmayan,
görevini en iyi yapan olarak tanımlamaktan vazgeç artık.

*İyi eş, eşiyle eş olandır. Eşiyle sadece takım arkadaşı olan değildir.
*İyi eş, sevgisini ilgisini, değerini hisseden ve somutolarak hissettirendir.
*İyi eş, karşısındakinin gönlüne de zihnine de gözüne de hitap edendir.

Bu kategorilerde kendini geliştirmezsen; para kazanma, iş bitirme, tamir, temizlik vs. gibi alanlarda aşırı ödün verirsen ilişkinin özü hep eksik kalır.
Mutlu evlilikler; her şeyin düzgün gittiği, borcu olmayan, evi temiz, çocuğu başarılı olan değildir. Aksine bunlar olmasa bile iki eşin birbirini sevmeye devam ettiği evliliklerdir. Sorunlar biter, çocuklar gider, borçlar ödenir, sorumluluklar yerine getirilir, ama sevgi de ilgi de sevilmek de bittiyse sonrasında toparlamak çok zor oluyor. Soğudu mu insan, toparlanmak, ısınmak daha zor oluyor. Bir de daha önce yoğunluk yoksa, yaşamını nasıl kurtaracağını bilmez insan...
Sevgi, özel hissettirmektir.
Neymiş efendim?
Sevmeseydim evlenmezdim....
Sevmesem bir dakika durmam...
Sevmesem çocuk yapmam...
Sevmesem katlanır mıydım?
Sevmesem niye yanında olayım?
Bu açıklamalrla sevginizigösteremezsin.
Sevgi, genel yaşam içindeki özel davranışlarla gösteriir.
Biriyle birlikte olmak, ona lütuf değil ve özel bir ilgi de değildir.
Özel hissettirmedikçe şüpheler artar,
sorgulamalar başlar,
kıskançlıklar, ego savaları artar.
Sevgi emek değil, davranış şeklidir.
Sevgi ilgidir, güvendir, birebir ilişkidir...
Sevgiyi ihmal etme. Sıradanlaştırmayın. Sevdikçe sevilir.,
huzur kattıkça huzur alırsın.

Sevgiyle kalın.


Kendimi çok ezdirdim ama tahammülüm artık neden yok?
Yıllarca eşinin seni yönetmesine izin verdin. Kararları o aldı, çoğu sorunun çözümünü üstlendi için yetkiyi de kendisi kullandı. Sen “Nasıl istersen öyle yap,” diyerek belki sorumluluk almadın belki o konuda kendini geliştirmekten kaçındın belki de bu konforun tadını çıkardın. Eşinin dominant tavrı, sana konfor sağlarken ona güven veriyordu. Çünkütüm aşırılıklar, “tekafi etme” içerirdi. Ailenin veya ilişkinin tüm yükünü üstlenirken, kendini daha güvende hissediyor, işe yaradığını düşünerek sorumluluklarını yerine getirdiğini hissediyor, diğer kişilerin de ona ihtiyaç duymasından dolayı terk edilme korkusunu kontrol altında tutuyordu.
Aşırı fedakâr olan kişi; terk edilme, sevilmeme, yalnız kalma gibi kaygı ve korkularını bu fedakârlık, aşırı uyum veya boyun eğme ile dinlendirirken, çevresindekileri hem bu konforlu sisteme alıştırıyor hem de içinden geçenleri ifade etmediği için anlaşılamıyordu.
Büyük ihtimalle ailesi tarafından koşullu sevgiye alıştırıldığından sevilmek için hep başkalarının koşullarını sağlamakla, güvenle bağlanamadığı, terk edilme veya yalnız kalma korkusu yaşadığı bir aileden geldiyse de sürekli yapışma ve fazlaca aşır fedakârlık yapmakla ilişkileri sürdürmektedir.
Bu ilişkide iki risk vardır: Gün gelir ya sen yorulursun ya da karşındaki senin kontrolcü ve dominant olamadan sıkılır ve özgür bir alan talep eder.
Sen yorulan isen artık;
Sorumluluklarını devretmeyi, ihmal ettiğin kendine zaman ayırmayı istersin.
Sıkılan veya kontrolden bunalan o ise;
Artık hiçbir şeye tahammül edemeyen, sakinken saldırganlaşan, akşam yedide eve gelen kişiden gece ikiden önce gelmeyen kişiye dönüşür.
Böyle bir ilişki bir daha eskisi gibi olmaz. Yol ayırımına girilmiştir. İlişki, güncellenmek zorundadır. İlişkide kaygısı olanın veya sorumluluk alamama (belki de bağımlılık) sorunuolanın yüzleşmesi aşamasıdır. Şayet ilişki tekrar güncellenmezse, bitişler bitişler kaçınılmaz bir hal alır.
Özellikle ekonomik kaygıların azaldığı, konfor ve yaşamsal güvenin arttığı, kaygısı olanaın kendini daha güçlü hissettiği, kontrol edilenin ise hayatın tadını aldığının farkına vardığı dönemlerde bu çatışmalar olur.
Şeyet ilişkinde kontrol eden isen ve böyle bir döneme girdiysen:
*
*
*
*Sen de artık kendine bakmaya, eşine paylaşımlarında eşlik etmeye başla. Onu engellemek yerine enerjik ol ve o istiyorsa eşlik et.
*
*
*
*
*Onu kontrol ettiğinde değil, onunla mutlu olduğunda seninle kalır.
*Ona karışmamak, ona faydalı olmak değildir. İlişkide zararının olmaması, faydanın olduğu anlamına gelmez. Onu kendi haline bırakmak yerine daha fazla pozitif, güler yüzlü ve cinsel paylaşım olmalıdır.

Şayet ilişkinde kontrol edilen isen ve böye bir döneme girdiysen:
*Aniden her şeye rest çeken olmak yerine önce kendini iafde etmelisin.
*Birden bire göstereceğin sert tepkile, bu tavrının altında başka birinin olma ihtimalini düşündürür. Sorunun çözümü başka yerde aranır. Bu nedenle ilk başlarda kendini net olarak, onu kaygılarını tetiklemeden ifade et.
*Siyah beyaz davranmak, ilişkideki kaygıyı artırır.”Artık bana karışamazsın, artık istediğim gibi davranırım” gibi pasif ruh halinden agresif hale geçişin, eşinin kontrolünü ve kaygısını artıracağı için daha fazla üsütne gelmesine neden olabilir.
*İstediğin kişisel alanın sınırlarını eşine ifade et. “Benim için kendim için bir şey yapmam, senden vazgemem anlamına gelmez...”
*Eşini bu durumun %100 ve tek suçlusu olarak görürsen, öfken ve tepkilerin artar. Oysa bu noktaya senin de katkılarınla gelindi, unutmamalısın. Sen uzun dönem, bunun dolaylı konforunu yaşadın. Suçlu arama.
*Yıllarca ihmal ettiğin, ertelediğin şeyleri hemen yaşamaya çalışma. Bunun için kendine de eşine de zaman ve yöntem bırak.
*Sevgili dostum yıllarca eşin tarafından izole edildiğini, ihmal edildiğini düşünüyorsun. Belki de sen yıllarca kendini ihmal ettin. Şimdi adım adım buna çözüm üretmeni ist,yorum. Bastırılan yaydan elini çekercesine değil de kolayı köpürtmeden doldurur gibi, sakin ve tadını çıkara çıkara. Bunun için de evliliğini hemen bitirmene gerek olmayabilir.

*Önce kendini mutlu etmeyle başla. Ne istediğini , seni neyin mutlu ettiğini, nasıl bir yaşam istediğini netleştir sonra da eşinle bu düşğünceni paylaş ve ortak bir yaşam üzerinde uzlaşmaya çalış. Belki ona da hayatın tadını çıkarmasını öğreteceksin. Belki o, farkında  olmadığı karmaşadan sayende çıkacak.     

   Bu kadar zarar görmeme rağmen neden gidemiyorum?
“Niye gidemiyorum artık? Neden bu kadar kötü davranmasına rağmen hâlâ  kalıyorum?” diye sordu Ayşe.
Ben de tek cümle ile cevap verdim: Demek hâlâ dayanacak gücün var
Bazen ne yaşadığın değil ne yaşayacağın seni yönetir. Yaşayacak mısın o da bilinmez ama sana göre senaryon kesin gerçekleşecek. Hayatındaki kişiyi tutmanın tek bir nedeni yok. Herkesin dinamiği gibi nedeni de farklı.

Mesela:
*Yalnız kalma korkun
*Konfor alanından çıkmak istememen
*Verdiğin emek
*Ya da herkesin seni %100 haklı görmesini beklemek.
... ..
Bazıları da sadece emeği için gitmez. Verdiği emeğe üzülür. O kadar emek verip, onu kaybetmeyi ya da birine kaptırmanın acısını kaldıramaz. Hayali bile acıtır içini. Oysa bu tip bir ilişki, batmış bir fabrikaya hâlâ yatırım yapmak gibidir. Yattı-Battı Teorisi derler buna. Yatırdıkça, alacaklıların artar, arttıkça da daha zor vazgeçilir.  İnsan en çok da yatırım yaptığı bir ilişkiden ayrılırken acı çeker.
... ..
Kalbin ile aklın arasında kalsan da eninde sonunda kalbin aklına itaat edecek ve peşinden gelecektir. Bunu için kendine yas tutma ve arınma için süre tanımalısın.

saygı olamadan sevgi olur mu?
Sevgi kabullenmektir. Sevgi, kusurları görmezden gelmek değil, kusurları ile kabul etmektir. Tabii bu kusurlar, sana zarar veren, süreklilik arz etmez. Mesela, işi olmayan birini sevebilirsin ama bilerek isteyerek iş aramayan sorumsuz birini sevmek zorunda değilsin.
Sevgi, saygıyı zorunlu kılar. Sana saygı göstermeyen, seni olduğu gibi kabul etmeyen birinin seni sevmesi, onun işine yaramandan öteye gitmez. İnsan, saymadığını sevmez. Sadece şartları vardır. Bu şartlar sağlandıkça ilgi gösterilir. Evet, sevgi verilmez, sadece ilgi gösterilir.
Peki neden saymadığını sevemezsin?
Saygı, kişiye zihninde verdiğin değer ile ilgili nottur. İnsanlığı, evrenselliği, adaleti, sana verdiği değer, güvenirliği vs. gibi birçok parametre ile oluşan nottur.
Güvenmediğin, adil olmayan, merhametsiz olan, sana değer vermeyen, seni sadece kendi ihtiyaçları için hayatına alan birini neden seversin ki?
Sürekli eleştirmek ne işe yarar?
Eleştiri; az, öz ve kişiliğe değil, davranışa yönelik olursa farkındalık ve çözüm yaratır.
Sürekli ve her konuda eleştiren biri, zamanla etkisini yitirir ve ciddiye alınmaz hale gelir. Onun eleştirisine maruz kalan ise zamanla kendini değersiz ve yetersiz hissetmenin yanında öfkelenir ve aynı eleştiriyi ona yöneltmeye başlar.
            Günlük yaşamında gerek romantik gerekse diğer sosyal ilişkilerinde eleştiriyi çok kullanıyorsan, muhtemelen kişisel sorumluluklarından kaçmaktasın. Sorumlulukları üstlendikçe, sürekli yakınan, eleştiren değil, çözüm üreten ve kabul eden biri olabilirsin.
            Diğer yandan biri sürekli seni eleştiriyorsa; senin üzerinden gerginliğini atıyor, değersizlik hissinin veya kusurlu olduğu düşüncesinin neden olduğu içşel sıkıntıyı sana aktarıyordur.
            Onları değiştirmek kolay değildir. Sürekli eleştiren kişiler, sorunun başkalarında olduğuna inandıkları için, eleştiri ve iyileşme adımlarına pek yanaşmaz. Belki büyük bir risk olana kadar. Bu nedenle değiştirmek yerine sınır çizmek, eleştiriye izin vermemek, eleştirdiğinde hissettiklerinizi ısrarla ifade etmek gerekir...
... .. Eşini ve arkadaşını daha fazla daha fazla eleştirerek ondan fazla performans göremezsin. Bir süre sonra mevcut olanları da arar hale gelirsin.
.Romantik ilişkilerde eleştiriye baktığımızda; sürekli eleştiren erkek, kadında pasif-depresif belirtiler, sürekli eleştiren kadın ise erkekte pasif-agresif belirtiler doğurur. Eleştiren erkek bir süre sonra kadında içe kapanmaya, sorun çıkmasın diye sessizliğe, hata yapma korkusu ile savunmaya neden olur. Hal böyle olunca da kadın, içe kapanan, kahkahadan uzak uzak, ne istediğinden çok, çekindiği kişinin ne isrtediğini yakalamaya çalışan biri olur. Enerji azalır, sohbet sorun odaklı hale indirgenir, cinsellik ise göreve dönüşür.
Sürekli eleştirilen erkek, bir süre sonra güç kullanarak onun eleştirilerini durdurmaya çalışarak durdurmaya veya baskılamaya çalışır.
Eleştiren kadın ise erkek bir süre sonra agresif tepkiler göstermeye başlar. Seanslarımda, erkeğin öfkesinin sonradan çıktığını tespit ettiğimde çoğunlukla “sorumluluk ve eleştiri” dinamiğini ararım. ... ..
... ..
İçinde sevgi olmayan, iyi niyet taşımayan, sert ve kırıcı olan hiçbir eleştiri, kalıcı davranış değişikliği yaratmaz. En fazla korku yaratır, korkunun ömrüde diğer kişinin kendine güvendiği veya riski göze aldığı yere kafardır.
Kişideki mükemmeliyetçilik, narsizm, dayanıksızlık şeması veya bağımlı kişilik özellikleri, aşırı eleştirel tutumun alt zeminini oluşturur. Kişinin geldiği aile de bu tutumu beslemiştir ve daha da emin hele getirmiştir. Yine de sonuç olarak eleştiri tutumu, değişime açıktır ve kişinin istemesi halinde olumlu anlamda ilerlemeye müsait bir özelliktir.
           


*bensiz biz olmaz & Serhat Yabancı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder