Kafkasya,
Balkanlar ve Anadolu’da 19. yüzyıl ve 20 yüzyılın ilk çeyreğinde, etnik-disel
kimliklere dayalı dayalı irredantist (diyelim, saldırgan) politikalar
egemendir. Balkan devletleri ve ÇarlıkRusyası, ele geçirmek istedikleri
çokuluslu Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyan, Slav ve Grek kökenli nüfuslara
ilişkin abartılı istatistikler ürettiler. Adından buna dayanarak “ırkdaşlarını,
dindaşlarını” ve o toprakları kemdi ülkelerine katmak için askeri politikalar geliştirdiler.
Balkan Savaşı’nın özeti budur.
Trajik
Ermeni meselesi de bu tarihi zaminde oluştu.
20.
yüzyılın başında Balkanlar’da görülen etnik ve dinsel hareketlenme, 21. Yüzyılın
başında Ortadoğu’da kendini göstermeye başladı. Tarihten alınacak ders, bu
sorunları kan dökmeden çözmeyi gerektirir.
Tarihimizde üç facia
Nüfusumuzun
yaklaşık yarısının Kafkasya, Kırım ve Balkanlar’dan geldiğini biliyor muydunuz? Cumhuriyet’in
kuruluşuna kadarki 150 yıl içinde Kafkasya, Kırım ve Balkanlar’dan 5 milyon Müslüman
Türkiye’ye sürüldü, tehcir edildi veya mubadeleyle Anadolı’ya geldi. Buna
karşılık 1 milyon 900 bin Hristiyan da göçle, tehçir ve mubadeleyle Anadolu’dan
ayrıldı.
Ulus-devletler
bu süreçlerin sonucu olarak kuruldu.
Roma’dan
Osmanlı’ya tarihteki çokuluslu imparatorluklarda etnik temizlik, tehcir,
homojenleşme gibi politikalar yoktu, klasik imparatorluklar böyle bir ihtiyaç
hissetmemişti. Ama modern çağ etnik temizlik ve tehcirlerle doludur. Neden
acaba?
Şükrü Hanioğlu: Burada en önemli etki
milliyetçilik. Roma İmparatorluğu’nun olduğu çağda milliyetçilik yok. Ortaçağ’da
da milliyetçi,lik yok. Ama Balkan Savaşı’nın yaşandığı çağda ya da 19. yüzyılda
daha doğrusu Fransız İhtilali’nin sonrasında milliyetçilik var ve savaşlar da
artık sadece böyle bir yeri almak veya vermek değil, milliyetçilik
emellerini gerçekleştirmek için yapılıyor. Bunu sonucunda da çok acı gelişmeler savaşlardan sonra ortaya çıkıyor. Dediğiniz gibi, tehcirler, belli nüfusu göçe zorlamalar, katliamlar... Bu anlamda tabii milliyetçilik sonrası savaşlar kanlı savaşlar.
emellerini gerçekleştirmek için yapılıyor. Bunu sonucunda da çok acı gelişmeler savaşlardan sonra ortaya çıkıyor. Dediğiniz gibi, tehcirler, belli nüfusu göçe zorlamalar, katliamlar... Bu anlamda tabii milliyetçilik sonrası savaşlar kanlı savaşlar.
Tarihimizde üç facia
.. .. Modern çağda Avrupa’da
Çarlık Rusyası coğrafyasında uygulanan nüfusu homojenleştirme politikalarından
en büyük zararı Osmanlı Müslümanları, tabii özellikle Türkler gördü. Çünküğ
imparatorlukta geniş bir bölgeye yayılmışlardı. Hristiyan ulus-devletler
kuruldukça katliamlarla yok edildiler, kitleler halinde Anadolu’ya tehcir
edildiler. Kırım’dan, Kafkasya’dan, Balkanlar’dan Anadolu’ya zorla göç
ettirildiler.
11 milyon km2’lik Osmanlı
İmparatorluk coğrafyasının iki yüz yıl içindeKafkasya’dan, Kırım’dan, Tuna ve
Balkanlar’dan 777 bin km2’yeçekilmesi sadece toprak kaybı değildir. Asıl feci
olan insani tarafıdır; katliamlardır, tehcir ve göçlerdir, savaşlarda
nesillerin kırılmasıdır.
Üç büyük felaket
Osmanlı tarihinde üç büyük
felaket verdır ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ciddi surette
etkilemiştir:
Biri,
şanlı Plevne Savunmasıyla hatırlayacağımız 1877-78 Rus Savaşı’nda Tuna
vilayetinin kaybedilmesidir. ... ..
İkinci
felaket 1912 Balkan Savaşı’dır. Peş peşe mağlubiyetlerle ordu Çatalca’ya kadar
çekilmiştir. Adriyatik kıyılarından Çatalca’ya kadar bütün Avrupa-i Omani,
bütün Rumeli kaybedilmiş, Yanya, İşkodra, Priştina, Manastır, Selanik, Kavala,
Yeni Pazar, Sancak, Serez, Kavalı, Kırcaali gibi bugün bile birçoğumuzun
hatırladığı Osmanlı şehirleri bu felakette elden gitmişti. Toprak kaybından
daha önemlisi, bunun yol açtığı katliam ve tehcir olaylarıdır. Rumeli kana bulanmış,
yüz binlerce insan, kadın ve çocuklar dahil, aç ve perişan İstanbul yolarına
düşmüştü. Birçoğu Anadolu’ya yerleşecekti.
Üçüncü
büyük felaket, Birinci Dünya Savaşı’dır. Bütün inbsanlık için büyük bir felaket
olan Birinci Dünya Savaşı Anadolu insanı için bilhassa felakettir, faciadır.
Tarihçiler;
1912 Balkan Savaşı’nı, Birinci Dünya Savaşı’nın porovası veya giriş bölümü
olarak tanınmlıyor. On yıl çinde Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı...
1912-1922 arasındaki on yıldai Anadolu’ya yaklaşık 3 milyon Müslüman, tabii
büyük çoğunluğu Türk hayatını kaybetti., Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, diğer
cephelerde ve cephe gerisinde salgın
hastalıktan, açlıktan... ..
Bunları
bilmeliyiz. Ne için bilmeliyiz? Son sığınağımızın Türkiye olduğu bilincine
varmak için ... Tarihten ders almak için.... Savaşlara karşı çıkmak için...
Etnik ve ulusal husumetlere kapılmamak için...
Tarihin
tekerrüründen sakınmak için .....
...
.. Balkna Harbi bilhassa Türkiye için önemlidir. 1877-78 Rus Harbı (93 Harbi)
felaketiyle Birinci Dünya Savaşı felaketi arasındaki zincirin halkasıdır çünkü.
... ..
Kırım Tatarları
Kafkasya’da Ruslaştırma
Tuna Vilayeti:1877-1878
Katliam ve Tehcir
Yeni Haritalar Çiziliyor
Balkan miliyetçiliği ve Berlin Anlaşması
Balkan milliyetçliği, Balkan komitacılığı
...
.. Nasıl olmuştu da Osmanlı bir ay içinde
Batı Rumeli’nin Kaybı
Selanik Teslim Ediliyor
Rumeli’de ay yıldız kalmadı
Hain Kurşunu
...
..
11
Ağustos 1913’te altı büyük devletin temsilcileri Arnavutluk sınırlarını
kesinleştirdiler, Alman Prensi Wilhelm’i Arnavut
kralı yaptılar
Neden
bir Alman Prensi?
Hem
Osmalı yönetiminden yeni çıkan ülkelrde kral olacak bir hanedan yoktu, hem
Avrupalılar bu ülkeleri ancak Avrupalı krallık ailelerinden gelen insanların
yönetebileceğine inanıyorlardı. İlk Bulgar kralı, Avrupalılar
tarafından atanan Alman prensi Ferdinand’dı.(Alman
Fransız karışımı / Annesi Fransız Louis Philippe’nin kızı *s.141)
İlk
Yunan kralı, Avrupalıların atadığı Bavyera kralının oğlu Prens Otto idi. O devrilince yerine Danimarka Kralı IX. Christian’ın ikinci oğlu William’ı, I. George
(Yunanca Yorgi) ünvanıyla Yunan kralı ilan etmişlerdi. Kopenhag’da
doğumlu, 1863’de 17 yaşındayken Yunan Milli Meclisi tarafından kral seçilmiştir. Bu seçimi Büyük Güçler, İngiltere, Fransa,
Rusya ve Avusturya destekliyordu.
Esat
Toptani ise Arnavutluk kralı olmak sevdasındaydı. Bunun için Sırplarla,
Karadağlılarla, Fransızlarla çok düşüp kalkmış, pek çok entrika çevirmişti.
Sonunda milliyetçi bir öğrenci olan Avni Rüstem 13 Haziran 1920 tarihinde
Paris’te Hotel Continental önünde Esat Toptani’yi tabanca ateşiyle öldürdü. Bu
suikastçı. Esat Toptani’nin Sırbistan’ın ve yeni kurulan Yugoslavya’nın bir
kuklası olduğuna ve Arnavutluk’a ihanet ettiğine inanmıştı. Esat Toptani
taraftarları, öldürülmesinden bir kaç gün önce onu Paris’te Arnavutluk kralı
ilan etmişlerdi. Esat Toptani’nin cenazesi
Sırp askeri töreniyle Paris’teki Sırp Askeri Mezarlığı’na gömüldü.
Müslüman mezarlığına değil. ... ..
...
..
Bulgar ordusu
İstanbul kapılarında
Edirne destanı
Yıl 1913
Osmanlı neden,
nasıl çöktü
Ve Türk milliyetçiliği
*Rumeli’ye Elveda & Taha Akyol
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder