15 Aralık 2019 Pazar

Rumeli'ye Elveda*

            Geçmiş yüzyıllarda çokuluslu imparatorluklarda, bu arada Osmanlı’da kendi hallerinde ve belirli haklara sahip olarak yaşayan etnik ve dinsel nüfusların 19. yüzyılda uluslaşma sürecine girmeleri ve buna bağlı olarak çokuluslu Osmanlı’nın trajik çöküşü, bizim yaşadığımız “uzun yüzyıl”ın özetidir.
Kafkasya, Balkanlar ve Anadolu’da 19. yüzyıl ve 20 yüzyılın ilk çeyreğinde, etnik-disel kimliklere dayalı dayalı irredantist (diyelim, saldırgan) politikalar egemendir. Balkan devletleri ve ÇarlıkRusyası, ele geçirmek istedikleri çokuluslu Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyan, Slav ve Grek kökenli nüfuslara ilişkin abartılı istatistikler ürettiler. Adından buna dayanarak “ırkdaşlarını, dindaşlarını” ve o toprakları kemdi ülkelerine katmak için askeri politikalar geliştirdiler. Balkan Savaşı’nın özeti budur.
Trajik Ermeni meselesi de bu tarihi zaminde oluştu.
20. yüzyılın başında Balkanlar’da görülen etnik ve dinsel hareketlenme, 21. Yüzyılın başında Ortadoğu’da kendini göstermeye başladı. Tarihten alınacak ders, bu sorunları kan dökmeden çözmeyi gerektirir.
Tarihimizde üç facia
Nüfusumuzun yaklaşık yarısının Kafkasya, Kırım ve Balkanlar’dan geldiğini biliyor muydunuz? Cumhuriyet’in kuruluşuna kadarki 150 yıl içinde Kafkasya, Kırım ve Balkanlar’dan 5 milyon Müslüman Türkiye’ye sürüldü, tehcir edildi veya mubadeleyle Anadolı’ya geldi. Buna karşılık 1 milyon 900 bin Hristiyan da göçle, tehçir ve mubadeleyle Anadolu’dan ayrıldı.
Ulus-devletler bu süreçlerin sonucu olarak kuruldu.
Roma’dan Osmanlı’ya tarihteki çokuluslu imparatorluklarda etnik temizlik, tehcir, homojenleşme gibi politikalar yoktu, klasik imparatorluklar böyle bir ihtiyaç hissetmemişti. Ama modern çağ etnik temizlik ve tehcirlerle doludur. Neden acaba?
 Şükrü Hanioğlu: Burada en önemli etki milliyetçilik. Roma İmparatorluğu’nun olduğu çağda milliyetçilik yok. Ortaçağ’da da milliyetçi,lik yok. Ama Balkan Savaşı’nın yaşandığı çağda ya da 19. yüzyılda daha doğrusu Fransız İhtilali’nin sonrasında milliyetçilik var ve savaşlar da artık sadece böyle bir yeri almak veya vermek değil, milliyetçilik
emellerini gerçekleştirmek için yapılıyor. Bunu sonucunda da çok acı gelişmeler savaşlardan sonra ortaya çıkıyor. Dediğiniz gibi, tehcirler, belli nüfusu göçe zorlamalar, katliamlar... Bu anlamda tabii milliyetçilik sonrası savaşlar kanlı savaşlar.
Tarihimizde üç facia
.. .. Modern çağda Avrupa’da Çarlık Rusyası coğrafyasında uygulanan nüfusu homojenleştirme politikalarından en büyük zararı Osmanlı Müslümanları, tabii özellikle Türkler gördü. Çünküğ imparatorlukta geniş bir bölgeye yayılmışlardı. Hristiyan ulus-devletler kuruldukça katliamlarla yok edildiler, kitleler halinde Anadolu’ya tehcir edildiler. Kırım’dan, Kafkasya’dan, Balkanlar’dan Anadolu’ya zorla göç ettirildiler.
11 milyon km2’lik Osmanlı İmparatorluk coğrafyasının iki yüz yıl içindeKafkasya’dan, Kırım’dan, Tuna ve Balkanlar’dan 777 bin km2’yeçekilmesi sadece toprak kaybı değildir. Asıl feci olan insani tarafıdır; katliamlardır, tehcir ve göçlerdir, savaşlarda nesillerin kırılmasıdır.
Üç büyük felaket
Osmanlı tarihinde üç büyük felaket verdır ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ciddi surette etkilemiştir:
Biri, şanlı Plevne Savunmasıyla hatırlayacağımız 1877-78 Rus Savaşı’nda Tuna vilayetinin kaybedilmesidir. ... ..
İkinci felaket 1912 Balkan Savaşı’dır. Peş peşe mağlubiyetlerle ordu Çatalca’ya kadar çekilmiştir. Adriyatik kıyılarından Çatalca’ya kadar bütün Avrupa-i Omani, bütün Rumeli kaybedilmiş, Yanya, İşkodra, Priştina, Manastır, Selanik, Kavala, Yeni Pazar, Sancak, Serez, Kavalı, Kırcaali gibi bugün bile birçoğumuzun hatırladığı Osmanlı şehirleri bu felakette elden gitmişti. Toprak kaybından daha önemlisi, bunun yol açtığı katliam ve tehcir olaylarıdır. Rumeli kana bulanmış, yüz binlerce insan, kadın ve çocuklar dahil, aç ve perişan İstanbul yolarına düşmüştü. Birçoğu Anadolu’ya yerleşecekti.
Üçüncü büyük felaket, Birinci Dünya Savaşı’dır. Bütün inbsanlık için büyük bir felaket olan Birinci Dünya Savaşı Anadolu insanı için bilhassa felakettir, faciadır.

Tarihçiler; 1912 Balkan Savaşı’nı, Birinci Dünya Savaşı’nın porovası veya giriş bölümü olarak tanınmlıyor. On yıl çinde Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı... 1912-1922 arasındaki on yıldai Anadolu’ya yaklaşık 3 milyon Müslüman, tabii büyük çoğunluğu Türk hayatını kaybetti., Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, diğer cephelerde  ve cephe gerisinde salgın hastalıktan, açlıktan... ..
Bunları bilmeliyiz. Ne için bilmeliyiz? Son sığınağımızın Türkiye olduğu bilincine varmak için ... Tarihten ders almak için.... Savaşlara karşı çıkmak için... Etnik ve ulusal husumetlere kapılmamak için...
Tarihin tekerrüründen sakınmak için .....
... .. Balkna Harbi bilhassa Türkiye için önemlidir. 1877-78 Rus Harbı (93 Harbi) felaketiyle Birinci Dünya Savaşı felaketi arasındaki zincirin halkasıdır çünkü. ... ..
Kırım Tatarları
Kafkasya’da Ruslaştırma
Tuna Vilayeti:1877-1878
Katliam ve Tehcir
Yeni Haritalar Çiziliyor
Balkan miliyetçiliği ve Berlin Anlaşması

Balkan milliyetçliği, Balkan komitacılığı
... .. Nasıl olmuştu da Osmanlı bir ay içinde
Batı Rumeli’nin Kaybı
Selanik Teslim Ediliyor
Rumeli’de ay yıldız kalmadı
Hain Kurşunu
... ..
11 Ağustos 1913’te altı büyük devletin temsilcileri Arnavutluk sınırlarını kesinleştirdiler, Alman Prensi Wilhelm’i Arnavut kralı yaptılar
Neden bir Alman Prensi?
Hem Osmalı yönetiminden yeni çıkan ülkelrde kral olacak bir hanedan yoktu, hem Avrupalılar bu ülkeleri ancak Avrupalı krallık ailelerinden gelen insanların yönetebileceğine inanıyorlardı. İlk Bulgar kralı, Avrupalılar tarafından atanan Alman prensi Ferdinand’dı.(Alman Fransız karışımı / Annesi Fransız Louis Philippe’nin kızı *s.141)
İlk Yunan kralı, Avrupalıların atadığı Bavyera kralının oğlu Prens Otto idi. O devrilince yerine Danimarka Kralı IX. Christian’ın ikinci oğlu William’ı, I. George (Yunanca Yorgi) ünvanıyla Yunan kralı ilan etmişlerdi. Kopenhag’da doğumlu, 1863’de 17 yaşındayken Yunan Milli Meclisi tarafından kral seçilmiştir.  Bu seçimi Büyük Güçler, İngiltere, Fransa, Rusya ve Avusturya destekliyordu.
Esat Toptani ise Arnavutluk kralı olmak sevdasındaydı. Bunun için Sırplarla, Karadağlılarla, Fransızlarla çok düşüp kalkmış, pek çok entrika çevirmişti. Sonunda milliyetçi bir öğrenci olan Avni Rüstem 13 Haziran 1920 tarihinde Paris’te Hotel Continental önünde Esat Toptani’yi tabanca ateşiyle öldürdü. Bu suikastçı. Esat Toptani’nin Sırbistan’ın ve yeni kurulan Yugoslavya’nın bir kuklası olduğuna ve Arnavutluk’a ihanet ettiğine inanmıştı. Esat Toptani taraftarları, öldürülmesinden bir kaç gün önce onu Paris’te Arnavutluk kralı ilan etmişlerdi. Esat Toptani’nin cenazesi  Sırp askeri töreniyle Paris’teki Sırp Askeri Mezarlığı’na gömüldü. Müslüman mezarlığına değil. ... ..
... ..
Bulgar ordusu İstanbul kapılarında
Edirne destanı
Yıl 1913
Osmanlı neden, nasıl çöktü

 Ve Türk milliyetçiliği

*Rumeli’ye Elveda & Taha Akyol

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder