14 Aralık 2019 Cumartesi

Olağan İşler*

“Emanet edilmiş gücün, özel çıkarları için kötüye kulanımı”na yolsuzluk deniyor.
Bu kısa tanım Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nden. Daha öncesinde yolsuzluk için uzun süre Dünya Bankası’nın tanımı kabul gördü: “Kamu gücünün özel mefaatler için kötüye kullanılması.”
Dikkatinizi çekmiştir. Dünya Bankası “kamu gücü” derken , Şeffaflık Örgütü “emanet edilen güç”ten söz ediyor.
“Emanet edilen güç ”daha kapsayıcı bir ifade.
Diyelim ki iyi bilinen bir şirket yöneticisi, şirket kaynaklarını kişisel hesabına geçirdi. Ya da altın madeciliğiyle uğraşan yabancı sermayeli bir şirket, on binlerce ağaç keserek maden sahası açtı. Sıra, siyanürle ayrıştırarak çıkardığuı altını ihraç etmeye geldiğinde, yük gemisine resmi makamlara bildirdiğinden daha yüksek miktarda altın yükledi. Yolsuzluk demeyecek miyiz bu işlemlere?
Bu yanıyla”emanet edilen gücün kötüye kullanımı”, siyasetçiler, kamu görevlilerinin yanında “özel sektörü de kapsıyor. Sermaye şirketlerinin yani. Zaten yolsuzluktek başına kalkışılacak bir eylem değil. Bir ilişki, bir süreç. Kaçınılmaz olarak sermaye sınıfı ile bağlantılı.
Yolsuzluk ile israf aynı değil.
Siyaset gündeminde son zamanlarda yolsuzluk yerine israf kavramının yeğlendiğini gözlüyoruz. Kamusal kötülüğü güçlü yansıtan gerçek karşılığı duururken  yolsuzluk kelimesi pek madir kullanılıyor. By eğilim yerel seçim kampanyalarında başladı. Halen de sürüyor.
AKP’nin 17 yıl önce iktidara 3Y’yi, “yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları bitirme” vaadiyle geldiğini hatırlayan kalmamış gibi. Sanki yıllardır ödünsüz bir mücadele verilmiş
de yolsuzluk denildiğinde iktidara ayıp olacakmış gibi israf sözcüğüne teveccüh büyük.
Oysa ısraf, kamusal kötüşüğü yansıtmak yerine aksi işlev görüyor.Yolsuzlukların ağırlığını azaltıp boyutlarını küçültüyor.
Peki neden?
Kamuda yerel yönetimlerde yolsuzlukların yaygınlaşıp çoğalddığı(belediye şirketlerinin rejimi tahkim eden propaganda dizilerine aktardığı milyonlardan, kayyımların kişisel harcama belgelerine kadar) apaçık ortadayken , ssorunun gerçek adı hak ettiği ilgiyi neden görmüyor?
Bu sorunun kısa yanıtı; “zamanın ruhu”nda saklı.
Siyasal İslam’dan beslenen partinin uzun iktdarı, 17 yılda çok şey gibi siyaset dilini değiştirdi. Muhalafette konumlu kimi siaysi aktörler, yolsuzluk yerine israf derlerse mesajın daha iyi anlaşılacağını, daha geni,ş kitleye ulaşacağını düşünüyor.
Tasarruf ile aynı kökten gelen israf aynı zamanda dini bir kavram.”İsraf haramdır” bildiğimiz gibi. Bu bilgi, partisi muhalefette olan siyasetçi için kullanışlı. İlk neden böyle.
Diğer yandan, yolsuzluk yerine israf denildiğinde, hem suça dönüşebilecek bir ithamdan kaçınılmış oluyorde vazgeçilirse sonuçları ortadan kalkacak kusurlu bir tutuma indirgeniyor.
Böylece muhalefetteki politik aktör, iktidara oy veren seçmeni karşısına alma riskini üstlenmiyor. Taktiksel bir hesap smzkonusu.
Anladığım iki nedenin dışında bir teken daha var: Yolsuzluk kelimesini kullanmak eskiye göre cesaret istiyor... .. Kendisi gibi düşünmeyenbleri terörle ilişkilendirerek cezaevine gönderme sopasuını durmadan sallayan, sallamakla da kalmayıp haksız bedeller ödeten iktidarın ifade özgürlüğü üzerindeki ağır baskılarından bu sözcük de payını almış görünüyor.
Bu çekingenlikle 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının durduruluşu ve etkisiz kılınma yöntemlerinin payını da unutmamalı.
Sonrasında FETÖ’ye dönüşecek olan o günkü söylenişiyle Cemaat’in (ki iktidar b ir de “hizmet hareketi diye anılmasını istiyordu) güvenlik bürokrasisi ve yargıdaki  kadroları üzerinden AKP ile hesaplaşması olarak tasarladığı operasyonlarda dolaşıma giren bilgi, belge ve görüntüler iktidarı sarsmıştı. Ama “toparlanma” çabuk oldu. AKP bu sarsıntıyı, yürütme yetkileri (görevden alma/atama) ile yasama  organındaki çoğunluğu üzerşnden TBMM’yi (Soruşturma komisyonu) araçsallaştırılarak bastırdı. Adıyolsuzluklara karışan bakanların Yüce Divan’a kadar gitmesiyle sonuçlanabilecek bir Anayasal prosedür, tam aksi istikamette aklama zemini olarak kurgulanıp uygulandı. AKP, 11 yıl yan yana yürüdüğü “ne isterse verdiği” fiili koalisyon ortağını kastederek bu operasyonlara “darbe” dedi demesine ama fezlekelere adı giren bakanlarına , mesuplarına “aklan da gel” diyemedi. Meclis Araştırma Komisyonu haberlerine yayın yasağı getirdi.

*kamu ihalelerinde olağan işler & Çiğdem Toker

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder