1 Şubat 2023 Çarşamba

Monte Kristo Kontu*

... ..

… .. Mektubu yazıp bitirdikten sonra Fernan’a uzattı:

-Oku bakalım, olmuş mu?

Beriki kısık sesle okumaya başladı:


“Sayın Kraliyet Savcılığına,

İzmir’den kalkıp Napoli ve Porto Ferrajo yoluyla Marsilya’ya gelirken, Faraun gemisinin ikinci kaptanı Edmon Dantes, Murat’tan aldığı bir mektubu Elbe adasındaki devrik imparatora vermiştir. Gasıp’tan(Napolyon) aldığı bir mektubu da Paris’teki Bonapartçılar Komiştesi’ne götürecektir. Bu mektup, şu anda, ya üzerinde ya babasının yanında ya da Faraun gemisindeki kamarasında gizlidir.


Tahtın, Kral’ın ve dinimizin sadık bir hizmetkarı tarafından ihbar olunur.”


Danglar:

-Anladın mı Katalanlı? İntikam nasıl alınırmış anladın mı? Şimdi mektubu dörde katlar, bir zarfa koyar üzerine de, “Sayın Kraliyet Savcısına” diye yazarsan; olur biter…

Kadrus, son bir gayretle, başını masadan kaldırmaya çalışırken:

-Olur biter ama, alçaklık denir buna!... Hıh, kralımızın ve dinimizin bir hizmetkarı imiş…

Danaglar:

-Yahu, bu adamın hala kafası çalışıyor!...

-Ne zannettin ya! dedi Kadrus, elini mektuba uzatırken.

Fernan telaşla mektubu ondan uzaklaştırdı. Danglar ondan daha telaşlı idi:

-Şaka, dostum… Bunların hepsi bir şaka…Arkadaşım Edmon’a bir şey olursa, herkesten evvel ben üzülürüm. Bak, ciddi olmadığımı sen de gör…

Mektubu aldı. Avucunun içinde iyice buruşturturdutan sonraçardağın bir köşesine attı. Kadrus:

-Hah şöyle! dedi, Edmon hem komşum hem de dostumdur. Ona kötülük edilmesini istemem….

Danglar:

-Çok içtin dostum. Böyle giderse küfelik olacaksın. Haydi gir koluma da evlerimize dönelim.

-Kim küfelikmiş, ben mi? İ
istersen çan kulesine bile tırmanabilirim. Var mısın bahsine!

-Varım, varım ama yarın! Haydi gir koluma dedim.

Koluna ne ihtiyacım var! Ben sarhoş filan değilim. Haydi Fernan, bizimle geliyor musun?

Hayır, ben köyüme döneceğim. Marsilya’da işim yok. Size güle güle.Danglar Kadrus’un elinden tutttu. Birlikte çardaktan çıktılar. Sen-Viktor kapısına yöneldiler. Yirmi adım yürümüşlerdi ki hesap uzmanı dönüp geriye baktı. Fernan’ın yere atılmış mektubu aldığını, cebine koyup koşar adımlarla Pillon tarafına doğru gittiğini gördü.

Kadrus da geriye döndü. Katalanlıyı, şehre doğru koşarken gördü.

-Ne yapıyor bu oğlan? diye sordu, ters yola girdi gibi geliyor bana… Hey Fernan! Yanlış yoldasın oğlum!

-Sen yanlış görüyorsun , dedi Danglar, adam köyüne gidiyor.

-Vay bbe! Şu şarabın bana ettiği kahpeliğe bak…

Danglar:

-ğları gerdik! dedi içinden, geriye beklemek kalıyor…


Beşinci Bölüm

Düğün Evine Baskın

Baba Dantes’i  ziyarete giden nişanlılar evlenmek için izin istediler İhtiyar adam da Mersedes’i çok beğeniyor, onu gelini olarak görmeye can atıyordu. Ancak, gençlerin acele edişlerine bir anlam veremiyordu.

… ..

-(s.93)Eski çağların müstebitleri bunlardan daha mert idiler. Firavunlar, Neronlar, Cengizler cinayetlerini kimseden saklamadılar… Astılar, kestiler, yaktılar ama kimseden saklamadılar. Şimdiki taçlı başlar korkak, iki yüzlü. İşkence yuvalarında işlenen cinayetlerin, hapishanelerde çürüyen suçsuzların dışarıdan görülmesini istemezler. Dalkavukları vasıtasıyla etrafa iyi ve adil bir hükümdar olduklarını yayar, zavallı halkı aldatırlar.   Ah sefil dünya! Sokakta gezen bir ahmak olmaktansa, Zindanda deli Farya olarak kalmayı tercih ederim. 

… ..

(s.128)-İdare ettiği insanları değil de saltanatını düşünen taçlı başların akıl almaz gizli işleri vardır… Etrafını saran ve ondan menfaat koparan dalkavukların çevirdiği işler çok daha karanlık ve çok daha adicedir… Kirli emellerine adaleti bile alet ederler. “Kraldan fazla kralcı” tabiri bunlar için söylenmiştir. … ..

… ..

(s.364) Biliyorum mösyö! Karşınızda bütün hukuk sistemlerinin tetkik etmiş bir insan duruyor… Şarklıların din anlayışı da hukuk anlayışı da çok sadedir. Bütünden parçaya giderek, bilinenden bilinmeyeni kolayca bulurlar. Kainatın bir bütün olduğuna ve bir Tanrı tarafından yaratılıp idare edildiğine inanırlar. Ne kadar sade ve anlaşılır değil mi? Hukukları da öyle. Suçluyu cezalandırmada kısas uygularlar. Kimsenin itirazı kalmıyor. Çünkü kainat kanunlarına bakın, aynu esasın hakim olduğunu görürsünüz… Ölmüş hayvan leşine kanaat etmeyip güzel bir ceylanı parçalayan aslan, avcının kurşunlarıyla can verir! … Kısas işte budur ve adildir!

-Atalarımızın haklı olarak “barbar” dediği insanları övmenize şaşırdım mösyö!

-Üzülerek söyleyeyim ki mösyö, beni anlayabilecek bilgiden mahrumsunuz! Ne demek istediğimi anlayamadınız… Çünkü kıyas yapacak hukuk bilgisinden mahrumsunuz. Eğer benim gibi Fransız, İngiliz, Yunan, Osmanlı, Arap, Japon, Çin ve Hint hukuklarını incelemiş olsaydınız, sizinle anlaşmamız kolay olurdu.

-Bu kadar incelemeyi niçin  ve ne sıfatla yaptınız mösyö?

-İşte bir Doğuluyu bir Batılı’dan ayıran fark burada Mösyö! Siz mekanizmanın çarklarına gözünüzü dikmiş, mekanizmayı çalıştıran gücü düşünüyorsunuz. Böylece karşınızda makam işgal eden bakanlar, baronlar, kontlar, polis müdürleri, generaller görüyor; insanlara yön verme ve idare etme hakkının yalnız onlara mahsus olduğunu düşünüyorsunuz… Ve bütün bunların üzerinde kralı görüyor, aslı gücü ona veriyorsunuz. Batılının ulaşmak için bütün değerlerini feda ettiği bu makamları gerçek bir Doğulu yük sayar. İnsanları idare etmeniz zor ve mesuliyetli bir iş olduğunu bildiklerinden kendi istekleriyle bu makamlara gelmezler, getirilirler… Gerçek Doğulu'nun gözü Allah’ın vereceği makamlardadır. Şan ve şöhretten, karalın imzalayıp verdiği nişanlardan kaçarlar. Bunlara “Allah Dostu” denir… Yaptıkları iyiliklerin ve fedakarlıkların Allah tarafından takdir etmesini ne de insanların teşekkür ve minnetini isterler. İşte siz, mösyö bu Allah dostlarını tanıma şerefine ermediğiniz içindir ki beni anlamıyorsunuz… İlim tahsil etmek için illa da resmi bir makamdan izin yetki almam mı gerekirdi?

-Vilfor, şaşkınlıktan şaşkınlığa giriyor, şaşırdıkça da hırçınlaşıyordu. Bu tuhaf yabancı kimdi? Bir kanun adamının karşısında nasıl böyle pervasızca konuşabiliyordu? Herkesin önünde eğildiği bir Fransız bürokratını nasıl küçük görebilirdi?

… ..




*Monte Kristo Kontu & Alexandre Dumas

Armada Kitap

Kitabın Orijinal Adı: Le Comte de Monte-Cristo

Mart 2016

Çeviren : Mustafa Arpat



*Alexandre Dumas (oğul) - Vikipedi (wikipedia.org)

*Ünlü Fransız yazar Alexandre Dumas’nın gayrimeşru oğlu olarak Paris’te doğdu. Annesi Marie-Catherine Labay isimli bir kadın terzisiydi. 1831 yılında babası onu resmi olarak oğlu tanıdı ve iyi bir eğitim görmesini sağladı. Institution Goubaux ve Collège Bourbon’da eğitim gördü. Gayrimeşru oluşunun yanı sıra koyu esmer olan teni yüzünden de zorluk çekti. Özellikle okul yıllarında rengi nedeniyle arkadaşlarının şakalarına ve küçümsemelerine maruz kaldı. Renginin nedeni babasının atalarının soyundaki Haitili bir kadındı. Okulu yazma aşkı yüzünden terk etti ve yazmaya başladı. Kendini yazmaya verdi, bu nedenle de maddi sıkıntılar yaşamaya başladı. 21 yaşına geldiğinde büyük bir borcu vardı. 1844 yılında eşinden ayrılan babasıyla yaşamak için Saint-Germain-en-Laye’ye taşındı. Burada zengin erkeklerle beraberlikler yaşayan Marie Duplessis ile tanıştı. Bu kadın, Dumas fils’in başyapıtı olacak Kamelyalı Kadın (“La dame aux camélias”) isimli romana ilham kaynağı oldu. Bu ünlü yapıtını daha sonra oyun haline getirdi. İngilizce’ye “Camile” ismiyle adapte edilen yapıt, Verdi’nin 1853 tarihli La Traviata isimli operasına da kaynaklık etti. Dumas fils yazım hayatına şiir ve romanla başlasa da daha çok piyes yazmaya ilgi duymuştur.

Kamelyalı Kadın ilk zamanlarda pek bir ilgi toplayamamıştı. Birçok tiyatro tarafından reddedildi. Sonunda Théâtre du Vaudeville tarafından kabul edilip sahnelendi. Roman olarak Kamelyalı Kadın ünlendi ve yazarın ününün yayılmasını sağladı. Dumas fils kazandığı para ile borçlarının bir kısmını kapattı ve annesine maddi yardımda bulundu. 1852 yılına kadar yaklaşık on iki roman daha yazdı, daha sonra kendini didaktik oyunlar yazmaya adadı. Bu oyunlarda özellikle ahlâki bozukluklara değinmekteydi. Ayrıca kendi yaşamındaki birçok olay ve beraberlik bu oyunlarına yansımıştır.

Eserleri:



*
Okuma Atlası: Fransa 17.yüzyıl (bberksan.blogspot.com)

*Okuma Atlası:

17.yüzyıl Fransa

17. Yüzyılın İlk Yarısı

XIV.Louis Dönemi.

Din politikası ve mutlakiyetçilik

Dış politika. 

17.yy. Fransız Kültürü

Devrim Öncesi Fransa

IV.Henri

XIV.Louis





*Restorasyon (Fransa) - Vikipedi (wikipedia.org)

*Restorasyon kavramı Fransız tarihinde Birinci Fransız İmparatorluğu'nun yıkılışıyla Temmuz Devrimi arasındaki dönemde Bourbon monarşisinin yeniden kuruluşunu ifade eder.

Restorasyon dönemi I. Napoleon'un sürgünden dönüşünü takip eden Yüz Gün döneminde kesintiye uğramıştır. Bu yüzden Nisan 1814 - Mart 1815 arasını kapsayan döneme Birinci Restorasyon ve Napoleon'un tahtı kesin olarak bıraktığı Haziran 1815'ten 1830 Devrimi'ne

kadarki döneme de İkinci Restorasyon adı verilir.

Bu dönem XVIII. Louis ve küçük kardeşi X. Charles dönemlerini kapsar. Her iki kral da ülke içindeki aşırı kralcı kesimle, liberal-burjuva güçleri

dengelemeye çalışmıştır. Dış politikadaysa savaş borçlarının ödenmesi, buna bağlı olarak işgal

güçlerinin çekilmesi ve Fransa'nın yeniden uluslararası ilişkilerde eşit statüye kavuşması bu dönemin

temel sorunlarıdır.





*Elba - Vikipedi (wikipedia.org)

*Elbe İtalya'nın, Toskana eyaletine bağlı bir adadır. Sahil şehri olan Piombino'nun (42°44′N, 10°22′E) 20 km (12 mil) açığındadır. Fransa'ya bağlı Korsika Adası 35 km batıda bulunmaktadır. Toskana bölgesinin en büyük adasıdır. İtalya'nın ise Sicilya ve Sardinya'dan sonra 3. büyük adasıdır.





















10 yorum:

  1. Roman, bir geminin 24 Şubat 1815 tarihinde Marsilya'ya gelmesi ile başlıyor...

    YanıtlaSil
  2. Yazar, hayat dersleri veriyor.... (s.133)"Bilgili insan, meyve yüklü ağaca benzer. Ağaçmeyvelerin ağırlığından dallarını aşağı eğerse, alim de tevazu ile öyle eğilmelidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ... öğrenmek bilmek değildir. Eğer öğrendiğin bilgiyi hayatına ttatbik edersen, işte o zaman bilgi sahibi oldun demektir.

      Sil
  3. (s.336) ... ..Şu iki kelime insan hayatında çok önelidir. Ümit etmek ve sabretmek... Birincisini kaybeden insan ikincisini de kaybetmiştir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. “(Rasûlüm!) De ki: (Eğer kulluk ve) duânız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?! (Ne işe yararsınız!)..” (el-Furkân, 77)

      Sil
    2. “(Ey Rasûlüm!) Kullarım Sana, Benʼi sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana duâ ettiği vakit, duâ edenin dileğine karşılık veririm…” (el-Bakara, 186)

      Sil
  4. (s.362)... .., Vilfor'un bu ziyaretinin ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlardı. Kraliyet savcısı her rejimin aradığı cinsten bir adamdı. Kralcısı ile de Bonapartçısı ile de iyi geçinir, hangisi galip gelirse ona hizmet ederdi.. Kanunlar harfiyen uyar, adamları ipe veya zindana gönderirken asla vicdan azabı çekmezdi. Daima asık suratla dolaşır, bunu ciddiyet sanırdı. Onu gülerken pek gören olmazdı. Yürüyüşü robot gibi mekanik, duruşu heykel gibi soğuktu. Bakanların, baron ve kontların resmi toplantıları hariç yemek davetlerine gitmezdi.

    YanıtlaSil
  5. Armada Kitap'ın hazırladığı (Çeviri: Mustafa Arpat) ; Kırk Birinci Bölüm (s.362-369)... Alexandre Dumas'ın şaşırtıcı performansını yansıtıyor... kitap okuması yanında karşılıklı yorum yapanlar için muhteşem bir zemin hazırlandığına şahit olabilirsiniz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitabın bu sayfalarını iki defa okuma ihtiyacı hissettiğimi ve iki defa yorum yaptığımı itiraf etmeliyim...

      Sil