…
İlyuşa
Her şey ayı avında başladı.
Darya, hâlâ ormand odun parçalıyordu. Sık bir çalılığın içine girdi; kendi ayı ininde hissetti. Yaşlı Darya, kıvrak zekalıydı. Küçük oğlunu köyde bırakmıştı. Ayaklarının gücü yettiğince köye koştu. Trofim Nikitiç’in kulübesine doğru hızla yürüdü.
“Evin reisi sen misin?”
“Evet.”
“Ayı ini buldum… Onu öldür ve bir parçasını ban ver!”
Trofim Nikitiç, onu aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya süzdü, kuşkuyla konuştu:
”Dinlenmeyeceksen, bize göster payını al!”
Hemen hazırlanıp yola koyuldular. Darya önde, Trofim Nikitiç’le oğlu arkada. Şansları kötüydü. Koca karınlı ayı dışarı çıkınca şaşırıp kaldılar. Rastgele ateş ettiler, ama ya şanssızlıktan ya da başka bir nedenle ayı kaçtı. Trofim Nikitiç eski tüfeğini, tekrar ateş eder mi diye düşünerek kontrol etti ve temizledi. İlya’ya sırıtarak baktı ve sonunda konuştu:
“Hayvanı kaçırmamalıyız. Geceyi ormanda geçireceğiz.”
Ertesi sabah, batıya doğru giden ayıyı gördüler, karın üzerinde ayak izleri açıkça belliydi. Trofim ve oğlu iki gün kadar dolaştılar. Soğuk ve açlıkla yüz yüze geldiler.. Yiyecek stoklarını ikinci gün
bitirmişlerdi. Üçüncü günden sonra küçük bir açıklıkta ayıyı buldular. Trofim Nikitiç ilk kez konuştu, üç yüz kiloluk enkazı kontrol eden oğluna bakarak:“Ama daha kuvvetli olmalısın oğlum! Evlendiğim zamanki gibi değilim. Yaşlanıyorum, dermansızım. Hayvanı taşıyamayacağım galiba, isteğimi de kaybettim, çok sulu gözlü oldum. Bak, ayının yavrusu var, karnında…” İlya, kanlı bıçağını kara sapladı, alnına düşen saçlarını geriye atarak düşündü:
“Şimdi başlıyor…”
Öyle de oldu. Annesinin, babasının aynı şeyleri sürekli konuşmadıkları bir gün bile geçmiyordu:
“Evlen, evlenmelisin! Zaman geçiyor, annen çalışmak için oldukça yaşlı, annene yardım edecek genç bir kıza ihtiyacımız var.”
İlya, sobanın başında oturdu, dinledi, ta ki dırdırları sabrını taşırana dek. Sırt çantasına testere koydu, baltasını ve diğer marangozluk aletlerini topladı, yolculuk için hazırlanmaya başladı. Ama yolculuğu baştan sona rastgele olmayacaktı. Moskova Kırsal Endüstri Atelyeleri'nde çalışan amcası Yefim’in yanına gitmeyi planlamıştı.
Annesinin dırdırı hiç durmuyordu.:
“Sana kız buldum, sevgili İlya. Güzel ve tam sana göre, halis sulu elma. Tarlada çalışabilir, misafirleri hoş konuşmasıyla eğlendirebilir. Hemen nişan yapmalıyız, yoksa bir başkası onu senden çalabilir.”
Bu konuşmalar delikanlının kendisini daha kötü hissetmesine neden oldu. Evlenme düşüncesinden nefret ediyordu. Gerçeği söylemek gerekirse kendi köyünde ya da çevredeki köylerde, hoşlandığı bir kız da yoktu. Ailesinin, bakkalını kızını istediklerini öğrendiğinde saçları diken diken oldu.
Ertesi sabah, kahvaltıdan sonra , ailesine hoş, çakalın diyerek mümkün olduğu kadar çabuk istasyona gitti. Annesi arkasından ağladı. babası gür kaşlarını çatarak kızgın ve acı bir sesle:
“İlya kapıdan çıktığın an, artık yoksun! Sakın eve geri dönme. Görüyorum ki genç komünistlerden etkilenmişsin; daima onların tanrısızlarınla birlikte ol. Eh, şimdi yaşamını istediğin gibi kurabilirsin, senin için elimden başka bir şey gelmez,” dedi ve kapıyı oğlunun arkasından kapadı. Pencereden, uzun adımlarla yürüyen İlya’ya baktı. Oğlu yürüyordu dimdik ve geniş omuzluydu.
Kasabayla, Moskova’nın karşılaştırılacak bir yan ı yoktu. İlya, ilk zamanlar her araba kornasında dehşete düştü; gök gürültüsü gibi geldi. Zamanla trafiğe alıştı. Amcası Yefim marangoz olarak çalışıyordu. … .
… ..
Test
… ..
İki kocalı Kadın
… ..
Aynı Dil
… ..
Yufka Yürekli
… ..
Zulüm
… ..
Don Bölgesi Gıda Komitesi
… ..
… ..
Test
… ..
İki kocalı Kadın
… ..
Aynı Dil
… ..
Yufka Yürekli
… ..
Zulüm
… ..
Don Bölgesi Gıda Komitesi
… ..
Kolçak, Isırganlar v e dğerleri
… ..
Çocuk Kalbi
… ..
Don Bölgesi Gıda Komitesi
… ..
Çarpık Yol
… ..
Kader
… ..
*İlyuşa & Şolohov
Türkçesi: Tekin Taymaz
Yeryüzü Yayınevi
1.Basım: 1996
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Mihail_%C5%9Eolohov
*Mihail Aleksandroviç Şolohov (Rusça: Михаи́л Алекса́ндрович Шолохов) (d. 24 Mayıs, 1905 – ö. 21 Şubat, 1984) Sovyet yazardır.
1905'te Don Bölgesi'nde, Viyesenskaya'nın Krujilino köyünde Rusya’da doğar. Annesi bu köyden bir Kazaktır. Babası Orta Rusya'nın Riyazan Bölgesi'nden Don kıyılarına yerleşmiş biridir. Sholohov lisedeyken; I. Dünya Savaşı başlar, bunu 1917 Ekim Devrimi ve iç savaş takip eder. 16 yaşındayken, devrimcilerin yanında savaşa katılır. İç savaş sona erdiğinde, bir süre; hamallık,
taşçılık, ilkokul öğretmenliği ve gazetecilik yapar. Yazmaya 17 yaşında başlar. İlk hikâyesi Doğum Lekesi’ni 19 yaşında yazardır. 1922 yılında Moskova’ya gider ve gazetecilik yapar. Test adlı makalesi yayımlanır. Fakat geçimi için gazetecilik yeterli değildir. Bu dönemde taş işçisi, rıhtım işçisi ve
muhasebeci olarak da çalışır. 1924'te Veşenskaya’ya geri döner ve kendini tamamen yazmaya verir. Aynı yıl Mariya Petrovna Gromoslavskaya ile evlenir. Bu evlilikten iki kız, iki de erkek çocukları olur.
İlk kitabı, 1. Dünya Savaşı ve İç Savaş yıllarındaki Kazakları anlatan Don Hikayeleri, 1926 yılında basılır. Aynı yıl Ve Durgun Akardı Don -Durgun Don diye de bilinir.- adlı romanını yazmaya başlar. Bu romanı yazması 14 yılını alır ve Stalin nişanı'na ve 1941'de Stalin Ödülü'ne layık görülür. Bu roman Sovyetler’de zamanın en çok okunan yapıtlarından biri olur ve 1965'te Nobel Edebiyat Ödülü alır. Bitirmesi 28 yılını aldığı Uyandırılmış Toprak adlı romanı ile de 1954 yılında Lenin Nişanı’na layık görülür. Bu roman Yarınların Tohumu (1932) ve Don’da Hasat (1960) olmak üzere 2 kısımdan oluşmaktadır. Bu romanda da kollektivizmin uygulandığı yıllardaki günlük hayatı
yansıtır. 1957’de yazdığı kısa hikâyesi İnsanın Kaderi (Sudba çeloveka) film olarak da çekilir.Vatan için dövüştüler isimli eseri bitirilememiştir.
II. Dünya Savaşı boyunca Gerçekler (Pravda) Gazetesinde … ..
… ..
Rusya'daki, Sovyetler döneminin ilk yıllarını anlatıyor.... sefalet sadece zavallı halkın refah seviyesinde değil, aynı zamanda insanların, ama, özellikle de kadına verilen değerin yerlerde süründüğünü okumak insanın içini acıtıyor....
YanıtlaSilŞolohov’un roman ve öyküleri yaşadığı dönem ve sonrasında da dünyaya izi bırakan Dünya Savaşlarının acılarının ortaya çıkardığı sefalet ve insanların hayatta kalma mücadeleleri ile dolu…. Avrupalı ülkelerin gerek kendi aralarındaki gerekse Rusya olan düşmanlıklarının dünya durdukça devam edeceğinden emin olabiliriz…. Belki de, Habil-Kabil olayında başlayan rekabet devam ediyor demek daha doğru olacak…. Şolohov’un anlattıklarından ders çıkarma ve geleceğe sağlam adımlarla bakmak için güçlü olunması kavramının akıllarda yer etmesi gerekiyor
YanıtlaSilhttps://dikkatcekiyorum.blogspot.com/2016/07/ilyusa-solohov.html
YanıtlaSilBlogg'ırın yorumu.... saygı duymak gerekiyor...
Silbu da bir başka yorumcu:
YanıtlaSilhttps://yenisaha.blogspot.com/2016/07/ilyusa-solohov.html
https://manisayollarinda.blogspot.com/2014/11/93-ilyusa-mihail-solohov-18112014.html
YanıtlaSilbu yorum kitaba pozitif bakıyor:
Şolohov'un kendi ifadesiyle (sf.142); "... Rus olduğumuz için bizi dövdüler, çünkü onlara düzgün görünmüyorduk ... Eninde sonunda öleceğimizi bilerek yoktan yere, dövmek için dövüyorlardı, son damla kanımızı akıtmak ve öldürmek. İyi ki Almanya'da hepimize yetecek kadar alev makinesi, fırın yoktu." sözleri zaten kitabın geneli hakkında fikir veriyor.
YanıtlaSilTarihi sürecin bir kısmına tanıklık etmek için; psikolojinizin iyi olduğu bir günde; bir savaş öncesinde ve sonrasında, esaret dahil, yaşanabileceklerin hepsi ile yüz yüze gelinen iki yıl süresince, eşi İrena ve çocuklarının hayali ile yaşayan “Andrey Solohov, 331 numara”nın beklenmedik mucizevî gelişmelerle; içinde ailesinin bulunduğu (Alman uçaklarının bombaladığı) evi yerine kocaman bir çukurla karşılaşmasını “Kader” başlıklı öyküsünde okuyabilirsiniz.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilTarihi sürecin bir kısmına tanıklık etmek için; psikolojinizin iyi olduğu bir günde; bir savaş öncesinde ve sonrasında, esaret dahil, yaşanabileceklerin hepsi ile yüz yüze gelinen iki yıl süresince, eşi İrena ve çocuklarının hayali ile yaşayan “Andrey Solohov, 331 numara” nın beklenmedik mucizevî gelişmelerle; içinde ailesinin bulunduğu (Alman uçaklarının bombaladığı) evi yerine kocaman bir çukurla karşılaşmasını “Kader” başlıklı öyküsünde okuyabilirsiniz.
YanıtlaSilÖykünün sonlarına doğru, öykü kahramanı Berlin’e giren Rus kuvvetlerinin içinde bulunan yüzbaşı rütbesindeki oğlunun da bir Alman keskin nişancısının ateşi ile ölüğpünü öğrenmesinin ortaya çıkardığı duygusallığa hazır olmak gerekiyor….
Sil