30 Kasım 2023 Perşembe

Kazaklar*


 … ..Kazakların birkaç kolu vardır: Don Kazakları, Kuban Kazakları ve Terek Kazakları. Bu roman, Terek Kazakları hakkındadır. Rus asıllı olan ve Ortodoks mezhebini benimsemiş bulunan Kazaklarla; bugün Orta Asya’da yaşayan ve Türk ırkından olan Kazaklar arasında isim benzerliğinden başka hiçbir ilişki yoktur. (ç.n.) 

Olenin, Rusya’nun merkezinden uzaklaştıkça anılarından da uzaklaşıyor. Kafkaslara yaklaştıkça daha büyük bir ferahlık duyuyordu. Zaman zaman hepten gidip bir daha geri dönmemeyi, toplumdan uzaklaşmayı da düşünmüyor değildi. “Burada gördüğüm insanlar beni tanımazlar,” diye düşünüyordu. “Hiçbir zaman Moskova’daki kimse de benim bu insanların arasında yaşarken ne yaptığımı bilmeyecek.”

Yol boyunca karşılaştığı ve Moskova’daki tanıdıklarıyla hiçbir zaman aynı seviyede tutmadığı bu ilkel mahluklar arasında, o zaman kadar hiç duymadığı, tamamen yeni bir his kaplıyordu içini . İnsanlar ne kadar kabalaşıyorsa, uygarlık belirtileri ne kadar azalıyorsa, Olenin kendini o kadar serbest hissediyordu. İçinden geçmek zorunda olduğu Stavropol canını sıkıyordu. Levhalar -hatta bazıları Fransızcaydı- arabalarla gezintiye çıkan kadınlar, meydanda bekleyen faytoncular, caddeye ve caddeden geçenlere dikkatle bakan paltolu, şapkalı bir bey, içinde acı bir duygu uyandırıyordu.

… ..

Kazak kabileleri Çeçenleri akrabaları olarak görür; hürriyete. avare hayata, yağmaya ve savaşa olan tutkularıyla tanınırlar…. ..   Kazak insanı , içindeki duygulara uyarak kardeşini öldüren dağlı yiğitten ziyade kasabasını koruyan, ama barakasını sigara dumanına boğan Rus askerlerinden nefret eder. … .. Dağlı düşmanına saygı duyar. ama yabancı gördüğü askeri adi bir varlık olarak tanımlar. Bir Kazak için Rus mujiki (*Rus köylüsü) yabancı, menfur bir yaratıktır.

… ..

Giyimde Çerkezlerin tarzını takip ederler. En iyi silahlar, en iyi atlar Çerkezlerden alınır ya da çalınır. Kazak gençleri Tatar dilini bilmekle övünür, hatta zaman zaman arkadaşlarıyla Tatarca konuşur. Bu hristiyan kabile, Müslümanlarla ve askerlerle çevrili bir bölgeye atılmalarına rağmen kendilerini oldukça gelişmiş hisseder, sadece Kazakları insan olarak görür ve kendileri dışında herkesi küçümserler. Kazak, zamanının çoğunu gözetleme merkezlerinde devriye gezerek, avcılık ya da balıkçılık yaparak geçirir. Evde hemen hemen hiç çalışmaz. Kasabaya uğraması olağandışı bir olaydır, o zamanda günü gün etmeye bakar.

Bütün Kazaklar şaraplarını kendileri yaparlar. Sarhoşluk genel bir eğilimden ziyade, geleneğin bir parçasıdır; bundan kaçınmak ihanet gibi bir şey sayılır. Bir Kazak, kadınlara kendi rahatını sağlayan bir araç olarak bakar. Sadece kızların eğlenmesine izin verir, karısına ise genç yaştan ta yaşlanıncaya kadar kendisi için çalışmaya zorlar. Kadına doğulu erkekler gibi davranır, ondan itaat ve emek talep eder. Bu yaklaşım sonucu kadınlar hem fiziki hem de manevi bakımdan gayet iyi gelişir, görünüşteki boyun eğişe rağmen -Doğu’nun genelinde olduğu gibi- ev içinde Batı’dakilere nazaran çok daha nüfuz ve üstünlük kazanır. Sosyal hayattan uzaklaşması ve ağır erkek işleri yapma alışkanlığı , ona ev işlerinde güç ve otorite sağlar. Yabancıların yanında karısıyla bir iki lakırdı etmeyi veya tatlı konuşmayı ayıp sayan Kazak, onunla yalnız kaldığında, kadının üstünlüğünü elinde olmayarak daima hisseder. Ev, bağ, bahçe , her şey kadının çalışması sayesinde elde edilmiştir ve onun çabalarıyla yönetilir.

… ..

… ..

… ..

… ..  Kazak kadınları Çerkez gibi giyinirler: Tatar entrisi, beşmet (*çerkez entarisi)  ve lapçin (*Tabanı meşinden olan ev ayakkabısı). Sadece başlarını Rus kadınları gibi bağlarlar. … ..

… .. Erkeklerle olan ilişkilerinde kadınlar, özellikle de evlenmemiş kızlar, tümüyle özgürdürler.

…..

Novomlinsk kasabasıTerek’ten üç verst uzaklıktaydı. … ..

… ..

Bütün Kazak evleri yerden bir arşından daha fazla yükseklikteki  ayaklar üstüne inşa edilmiş ve yüksek

damları kamışlarla düzgün bir şekilde örülmüştü. … ..

… ..

Bu olaylardan üç gün sonra, Kafkas piyade alayına ait iki birlik Novomlinskaya kasabasına geldi. … ..

… .. 

Kız dinlendikten sonra, “Efendin evli mi?” diye sordu.

Vanyuşa bir şeyler öğrenmeye çalışır gibi bir tavırla, “Hayır. Efendim genç, ama evli değil. Soylu insanlar

gençken evlenmeyi bir tülü beceremiyorlar,” dedi.

“İlginç boğa kadar olmuş, ama evlenmek için çok genç ha? O hepinizin reisi mi?”

Vanyuşa gururlu bir tavırla, “Efendim bir asteğmen, henüz subay olmadı. Ama bir generalden üstün unvanı var.

Çünkü onu sadece bizim albay değil, Çar bile tanıyor,” diye cevap verdi. “Biz diğer ordu züğürtleri gibi değiliz

Efendimin babası validir. Emrinin altında binden fazla köylü var. Bize her defasında en az bin ruble para gönderir.


Bu yüzden hefrkes bizisever. Bakarsın bir adam yüzbaşı olmuştur, ama cebinde parası yoktur. Neye yarar o rütbe?”


… ..

Lukaşka gözlerini Maryanka’dan ayırmadan çekirdekleri çıtırdatıp kabuklarını tükürüyordu. Maryanka onlara

yaklaştığı zaman herkes susmuştu.

… ..

Kazak kadınlardan biri “Şu iblislerden üç tane de bizim eve gönderdiler,” dedi. “Dedem kasaba reisinin yanına

gitti, ama hiçbir şey yapamayacaklarını söylemişler.

.. ..

Lukaşka hep susuyor, Maryanka’ya bakıp duruyordu. Bakışları belli ki kızı mahçup etmişti.

Kıza doğru yürüdü, “İşittiğime göre Maryanka, komutanlarını sizin eve yerleştirmişler,” dedi.

… ..

… .. Aileye kımıldayacak yer kalmamış. Sen tut, koskoca orduyu bir kasabaya gönder! Ne yaparsın! Burada ne

yapacaklar, anlayamıyorum.”

… ..

Lukaşka yavaşça Maryanka’ya yaklaştı. “Sz gelen komutanı nereye yerleştirdiniz?” diye sordu.

Maryanka düşündü, “Yeni eve,” dedi.

Lukaşka kızın yanına oturarak, “Nasıl biri, genç mi, ihtiyar mı?” diye sordu.

… ..

… .. Daha ne kadar bekleyeceğiz? Ben seni sevmiyor muyum? Bana ne istersen yapabilirsin!” dedi, birden kaşlarını

çattı ve kızın ellerini tuttu.

Maryanka yüzündeki sakin ifadeyi değiştirmedi. Ellerini çekmeden , Kazaktan uzaklaşmaya çalışarak,

“Zorlamayı bırak Lukaşka, sözlerimi dinle, “ dedi. “Ben sadece bir kızım, bu konuda son sözü söyleyecek olan da

ben değilim. Beni seviyorsan, dinle, sana şunu söyleyeyim. Ellerimi bırak, kendim söyleyeceğim. Seninle

evlenirim, ama benden herhangi bir budalalık yapmamı bekleme.

… ..

Lukaşka … … Maryanka’nın gözlerinin içine bakarak gülümsedi.

“Benimle evlenirsin, öyle mi?” dedi. “Ama evlilik bizim kararlaştırdığımız bir şey değil ki! Beni sevdiğini

görmek istiyorum Maryanka!”

Maryanka ona sokuldu ve güçlü bir şekilde dudaklarından öptü.  Onu coşkun bir hareketle kendine doğru

çekerek, “Canım!” diye fısıldadı. … ..

… ..

Lukaşka kendi kendine, “Reisin kızı benimle evlenecek! Evlenmesine evleniriz, ama sen önce beni sev. “diye

düşündü.

… ..

Olenin gerçekten de. Maryanka dış kapıdan içeri girdiği sırada avluda dolaşıyordu ve onun, “Galiba bizim

kiracı şeytan avluda dolaşıyor,” dediğini duymuştu. 

… ..

“Bzim papazlar. Ya Tatarların mollaları veya kadıları ne diyor? “Siz gavursunuz, dinsizsiniz. Niye ? Demek ki

herkes kendi kanununu korumaya çalışıyor. Ama bence hepsi aynı. Tanrı her şeyi insanın zevki için yaratmış, hiçbir

şey günah değil. … ..

… .. 

… .. Olenin’in yanından geçti. Maryanka’nın kararlı yürüyüşü sanki, “Hiç kimse başkasının işine karışmaz, “ der

gibiydi. 

Kız, evlerinin sahanlığına çıkıncaya kadar Olenin arkasından baktı, hatta pencereden kızın başörtüsünü

çıkarıp sandalyeye oturduğunu bile gördü. Ve birden içini, yalnızlık, belirsiz arzu ve istekler, birine karşı bir kıskançlık duygusu bürüdü.

… ..

… .. “ … .. Güya o teğmen onları ziyaret etmeye başlamış. Yeroşka Amca da Maryanka için teğmenden vir filinta aldığına övünüyormuş.”

Lukaşka öfkeyle, “Yalan söylüyor, cadı!” dedi.”Öyle bir kız değil Maryanka. O ihtiyar şeytan doğru konuşsun, yoksa kemiklerini kırarım onun.” Ardından sevdiği türküyü söylemeye başladı:


“İsmailov köyünden,

Ağanın bahçesinden,

Bişr şahin uçtu uzaklara.

Bir yiğit de yakalamak istedi.

Sağ koluna konsun diye çağırdı.

Şahin dile gelmiş,demiş ki,

Beni altın kafese atmayı başaramadın,

Şimdi uçup giderim uzak mavi denize,

Bembeyaz bir kuğu kuşunu vururum kendim için,

O güzel kuğu etini yiyeceğim bütün gün…”


… ..

*Kazakları & Lev Tolstoy

Özgün adı : 

Çeviri : Serhan Nuriyev

Lacivert Yayıncılık




*
https://tr.wikipedia.org/wiki/Stavropol

*Stavropol ya Şetkale (Çerkezce: Шъэт-Къалэ, Şet-Qale), Rusya'nın güneybatı kesimindeki Stavropol Krayı'nın merkezi olan şehir. Çerkezler şehri Şetkale olarak adlandırır.

Stavropol Platosunda Graçovka Nehrinin kaynağının yakınlarında yer alır.

… ..

*Nogaylar - Vikipedi (wikipedia.org)

*Nogaylar, … ..Kuzey Kafkasya bölgesinde yaşayan bir Türk etnik grubudur.[1] Çoğu Kuzey Dağıstan ve Stavropol Krayı'nın yanı sıra Karaçay-Çerkesya ve Astrahan Oblastı'nda bulunur; bazıları Çeçenistan'da da yaşamaktadır. Nogayca konuşurlar ve Nogay Ordası'nı oluşturan çeşitli Moğol ve Türk kabilelerinin torunlarıdır. Yedi ana Nogay boyu vardır: Ak Nogay, Karagaş, Kuban-Nogay, Kundraw-Nogai, Kara-Nogay, Utarlar, Yurt-Nogay

Tarihçe:

Etimoloji:

Nogay adı, Kırım'ın batısında Aksu Nehri ile Özü Nehri arasındaki sahada Kıpçakların boy beyi olup boy beyliğini dedesi Tuval Bey'den alan bu kişi 1270-1299 yıllarında Altın Orda'da büyük bir nüfuz kazanmış olan Berke Han'ın başkomutanı Nogay Han'dan gelmektedir. Ona


tâbi il ve uruğlara Nogay adı verilmiştir.

Yedisan:

Nogay Orda:

Edige destanı:

Kazak Türkleri efsanelerinde kökenlerini Nogaylara ve Özbeklere dayandırır. Karakalpaklar 15. asırda Volga'dan Aral'ın güneyine gelmiş bir Nogay topluluğudur. Kırım Tatarlarının askerî gücünün bir kısmını asırlar boyunca Nogaylar oluşturmuştur.

Nogay Han'ın ölümünden (1299) sonra başlamak üzere çeşitli dönemlerde de göç vermiştir. Bu göçlerin en büyüğü, Osmanlı-Rus Savaşından sonra 1860 yılında 180 bin Nogay'ın göç etmesidir.


Türkiye'de Nogaylar:

600 bin Nogay Türkiye'ye göç etmiştir. Büyük bir kısmı zamanın Konya vilayetine yerleştirilmiştir..


… ..


Rusya'da Nogaylar:



*Terek - Vikipedi (wikipedia.org)

*Terek (Kabardeyce:Тэрч къалэ), Terek Şehri Terek Irmağının kıyısında kurulmuş olan şehir Kabardino-Balkarya'nın 8 önemli kentinden biridir. Kabardeylerin tarihsel toprağı olan Terek tarihi bir şehir olmakla beraber çoğu devletinde gözde şehri olmuştur.



*Terek (nehir) - Vikipedi (wikipedia.org)

*Terek Irmağı (Rusça: Терек; Kumukça: Terik suw; Karaçay-Balkarca: Terk suu; Gürcüce: თერგი, Tergi; Avarca: Терек, Terek, Çeçence: Терк, Terk; Osetçe: Терк, Terk) Kuzey Kafkasya'nın içinden geçen büyük bir nehirdir. Gürcistan ve Rusya'nın içinden geçerek Hazar Denizi'ne dökülür. Büyük Kafkas Sıradağları'na yakın noktada Gürcistan'a ve Khokh Dağları'na yükselir ve güneybatısında Kazbek Dağları vardır. Kuzey Osetya'nın içinden Vladikavkaz'tan geçer ve doğuya döner. Daha sonra Çeçenya'nın içinden geçer ve Dağıstan'ın altında ikiye ayrılır.


Son olarak
Hazar Denizi'ne boşalır. Kızılyar şehrinin aşağısında nehir deltası formları bataklığa dönüşmüştür. Nehir bölgede önemli bir doğal varlıktır, sulama ve hidroelektrik yönünden zengindir.

Terek'in geçtiği önemli şehirler Vladikavkaz, Mozdok ve Kızılyar'dır. Terek üzerinde birkaç küçük hidroelektrik santralı yapılmıştır:

… ..








































3 yorum:

  1. Azak Denizi kuzeyi ve Kafkaslarda yaşayan Kazaklar ile Çerkesler başta olmak üzere; diğer halkların mevcudiyetleri bugün olduğu gibi Rus tarihinde derin izler bırakmışlar….

    YanıtlaSil
  2. 1800’lerin ve Rus Çarlığının sonları, Rus Kazakları ve Kafkaslar ’da meydana gelen savaşlarda Rus askerleri gittikleri bölgedeki evlerde kalıyorlar. Tolstoy ve kendi döneminin diğer Rus yazarlarının romanlarından da anlıyoruz ki mahalli halkın kim ve ne durumda oldukları değil, askerlerin ihtiyaçları her şeyin önünde geliyor.

    YanıtlaSil
  3. Kazakların yaşam tarzı, dönemin hayat şartları, sosyolojisi ile sona kadar giden roman aşk hikâyesi ile bitti... çıkarılacak ders yok gibi.... yine de okunmayı hak eden bir eser.

    YanıtlaSil