12 Aralık 2022 Pazartesi

Ham Toprak *


 

1869 yılının bir bahar günü, öğlen Petersburg’un Subaylar Sokağı’nda beş katlı bir apartmanın arka merdivenlerinden özensiz, yoksul giyimli, yirmi yedi yaşlarında bir adam çıkıyordu. … ..

… ..

… ..

Maşurina bir buçuk yıl önce Rusya’nın güneyinde, doğup büyüdüğü yeri , yoksul ama soylu ailesini terk edip cebinde altı rubleyle Petersburg'a gelmiş, kadın doğum okuluna girmiş, büyük bir azimle çalışarak arzuladığı diplomaya sonunda kavuşmuştu. Genç bir kızdı… hem de çok iffetli bir genç kız. Her şeyden kuşkulanan biri, bu kızın dış görünümü için söylenenleri hatırlayınca “Şaşılacak bir şey yok bunda!” diyecektir. Biz ise şöyle diyeceğiz: “İnanılmaz ve az görülen bir şey!”

Maşurina’nın ters cevabını duyunca Paklin tekrar güldü. 

-Harikasınız canım! -dedi yüksek sesle.- Çok güzel terslediniz beni! Hakkettim bunu! Böyle cüce kaldığım için! Bu arada sizin şu ev sahibiniz nerede kaldı?

Paklin konuyu bilerek değiştirmişti. Boyunun kısalığı, bedeninin biçimsizliğini bir türlü kabullenemezdi. Kadınlara pek düşkün olduğu için bu konuda da hassastı. Kadınların ondan hoşlanmaları için neler vermezdi! Zavallı dış görünüşünün bilincinde olması, alt tabakadan gelmesinden ve toplum içindeki hiç de gıpta edilmeyecek yerinden daha çok kemiriyordu içini. Paklin’in babası birtakım yalan dolanla dokuzuncu dereceden memurluğa kadar yükselmiş sıradan bir küçük burjuva; mahkeme işlerinde usta bir dolandırıcıydı. Çiftlikler, apartmanlar yönetiyor, çok para kazanıyordu, ama son günlerinde kendini içkiye vermiş ve öldüğünde hiç miras bırakmamıştı. Genç Paklin (adı Sila’ydı…Sila Samsonıç ki, bunu da kaderin kendisine bir alayı (Sila Rusça’da güç anlamına gelir), kabul ediyordu. Almancayı çok iyi öğrendiği ticaret okulunu bitirdi. Birçok badire atlattıktan sonra nihayet bin beş yüz gümüş ruble ücretle özel bir büroda işe başladı. Bu parayla kendi geçiniyor, hasta teyzesiyle kambur kız kardeşine de bakıyordu. Bizim öykümüzün başladığı sıralar

Paklin sekiz yaşındaydı. Alaycı yırtıklığıyla, kendine güven dolu neşeli, iğneleyici konuşmasıyla, tek yanlı, ama ukalalığa kaçmayan çok bilirliğiyle  öğrencilerin, gençlerin çoğu tarafından tanınıyordu. Ancak arada bir onların hışmına da uğradığı oluyordu. Bir gün siyasi bir toplantıya geç kalmıştı…. Gelir gelmez hemen özür dilemeye başlamıştı…. Arkalardan biri “Ödleğin tekidir zavallı Paklin,” diye şarkı söylemeye başlayınca herkes kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Sonunda gönülsüz de olsa Paklin de gülmüştü. “Çok doğru buyurdu sahtekâr!” diye geçirmişti içinden. Nejdanov’la, akşam yemeklerini yediği bir Yunan aşevinde tanışmış, kısa zamanda onda oldukça özgür ve iyi bir izlenim bırakmıştı. Demokratlığını, karaciğerini bozan berbat yemeklerine borçlu olduğunu söylerdi:

Sorusunu tekrarladı Paklin:

-Evet… gerçekten… nerede kaldı sizin şu ev sahibiniz? Dikkat ediyorum da bir süredir keyifsiz gibi… Tanrı korusun, âşık falan mı oldu acaba?

Maşurina yüzünü buruşturdu.

-Kürtüphaneye kitap götürdü, kitap alacak; ayrıca ne âşık olmaya vakti var, ne de âşık olacak biri.

-Paklin az kalsın “Ya siz?” diyecekti ki kendini tuttu.

-Çok önemli bir konuda onunla konuşmam gerektiği için görmek istiyorum kendisini, dedi.

… ..

(s.190)Marianna, Solomin’in gelmesini beklerken bambaşka biri gibi hayal ediyordu onu. … .. Taş bir duvar gibi güvenilirdi… Kimseyi ele vermezdi; üstelik karşısındakini anlar, desteklerdi. Ayrıca Marianna, Solomin’in yalnızca onda değil, salonda bulunan herkeste aynı duyguyu uyandırdığını düşünüyordu. Söylediklerini o kadar önemsemiyordu, Hep tüccarlardan, fabrika işçilerinden söz ediyordu ve bunlar Marianna’yı ilgilendirmiyordu ama konuşma tarzı, konuşurken bakışları, gülümsemesi… bunlar fazlasıyla hoşuna gitmişti…

Samimi bir insandı Solomin… önemli olan  da buydu işte! Tuhaf ama bilinen bir şeydir; Ruslar dünyanın en yalancı insanları da olsan da, gerçeğe duydukları saygıyı , sempatiyi hiçbir şeye duyma. … . .

Nedonov’un… .. yüz ifadesinde endişeli birtakım duyguların karışımı başka bir şey vardı: Can sıkıntısının, şaşkınlığın, sabırsızlığın… hatta hüznün… diken üzerinde oturuyor, bir şey söylemek istese de söyleyemiyor, susuyor, sinirli sinirli gülümsüyordu Nejdanov. Oysa Solomintersine, biraz sıkılmış gibi görünse de evindeymiş gibi rahattı; “herhangi bir şey için” asla “hiç kimseye bağlı değilmiş” gibi davranıyordu.

… ..

… .. (s.195)Ama insaf edin: Aptal bir kadın aptalca bir şey söylüyor siz ve siz buna katlanamıyorsunuz, öyle mi? Peki, nasıl yaşayacaksınız? Dünya aptal insanlarla dolu. Hayır, bir neden olmaz bu. Başka bir şey var mı? … ..

… ..

-Sizi zaten kovacaklarsa neden kaçıyorsunuz?

… ..

-... .. Bu evi, devrimin hemen başlayacağını düşündüğünüz için terk edeceksiniz. … 

… ..

-Bu durumda  -diye devam etti Solomin, -tekrar söylüyorum: Daha uzun süre kalabilirsiniz. Ama birbirinizi seviyorsanız ve başka türlü bir arada olamayacaksanız, o zaman…

… ..

-O zaman, eskiden dedikleri gibi, “aşkınızın daim” olmasını dilemekten başka bir şey gelmez elimden. Gerekiyorsa ve elimden gelirse yardıma hazırım. … … 

… ..

-Nereye?

-Halkın arasına… Halktan başka nereye gidilebilir?

… ..

-Bilmiyoruz,  -dedi Marianna.

Solomin … .. 

-Peki çocuklar, -dedi nihayet. Benim fabrikaya gelin. Güzel değildir, ama tehlikesizdir. …..

… ..

“Çocuklarım benim!

(Bu başlıktan hemen sonra bir boşluk vardı. Bir yerin üzeri çizilmiş, daha doğrusu, gözyaşlarıyla iyice karışmış, karalanmıştı.)

Kendim neredeyse çocukken, size böyle hitap etmemi belki yadırgayacaksınızdır,  ayrıca sen benden de büyüksün Solomin. Ama ben ölüyorum ve hayatımın son anlarını yaşarken kendimi ihtiyarlamış gibi hissediyorum. Size böylesine bir üzüntü bıraktığım, sizleri böylesine huzursuz ettiğim için ikinize karşı, özellikle de sana karşı Marianna (biliyorum çok üzüleceksin) suçluyum… Ama ne yapabilirdim? Başka çıkış yolu bulamadım…. Sıradanlaşmayı beceremedim; geriye kendimi bütünüyle silmek kalıyordu. Marianna, kendim için de, senin için de yük oldum. Yüce gönüllü bir insansın sen, bu yüke, yeni bir fedakârlık gibi seve seve katlanırdın… Ama senden bu fedakârlığı istemeye hakkım yoktu: Daha büyük, daha güzel bir görevin var senin. Çocuklarım, bırakın, ölüm döşeğinde ellerinizi birleştireyim. Birlikte çok mutlu olacaksınız. Marianna, sonunda seveceksin Solomin’i, o da seni seviyor…. Sipyaginler de seni ilk kez gördüğünden beri seviyor. Birkaç gün sonra evden seninle birlikte kaçmış olsak da, bu benim için bir sır değil. Ah, o sabah! Ne güzel, taptaze, gençlik dolu bir sabahtı.o sabah! Şimdi o sabahı onunla  senin bir arada yaşamanızın bayrağı, sembolü gibi görüyorum; ben sadece tesadüfen Solomin’in yerinde bulunuyordum! Ama artık bitirmeliyim, sizi daha fazla acındırmak istemiyorum. Suçumu itiraf etmek istedim, O kadar. Yarın zor birkaç dakikanız olacak… Ama elden ne gelir? Öyle ya, başka yolu yok bunun. Elveda Marianna, benim iyi yürekli, dürüst kızım! Elveda Solomin! Marianna’yı sana emanet ediyorum.  Mutlu olun, başkalarının yararına yaşayın; Marianna, mutlu olduğun anlarda beni hatırla.  Kendin gibi dürüst bir insan olarak hatırla beni; kendine yaşamaktan daha çok ölmeyi yakıştıran bir insan olarak… Seni gerçekten sevdim mi, bilmiyorum sevgili dostum, ama daha güçlü bir duygum hiç olmadı ve böyle bir duyguyla birlikte mezara girsem, ölmek benim için çok daha korkunç olurdu, bunu biliyorum…

Marianna! Günün birinde adı Maşurina olan bir kızla karşılaşırsan -Solomin onu tanıyor, gerçi galiba sen de gördün kendisini- ölmek üzereyken onu minnettarlıkla hatırladığımı söyle kendisine … Ne demek istediğimi o anlayacaktır.

Ama artık bitirmem gerekiyor. Biraz önce pencereden  dışarı bakıyordum: Hızla giden bulutların arasında çok güzel bir yıldız vardı. Bulutlar  ne denli hızla hareket etse de, onun önünü kapayamıyorlardı. O yıldız seni düşündürdü bana. Marianna! Şu anda bitişik odada uyuyorsun… hiçbir şeyden haberin yok… Kapına geldim, kulağımı dayadım, huzur dolu tertemiz soluk alışını duyar gibi oldum… Elveda! Elveda! Elveda çocuklarım, dostlarım!

                                                                        Sizin A.nız
... ..



 

*Ham Toprak  &  İvan Sergeyeviç Turgenyev

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

1.Baskı: Temmuz 2015

Rusça aslından çeviren: Ergin Altay



*İvan Turgenyev - Vikipedi (wikipedia.org)

*İvan Sergeyeviç Turgenyev (Rusça: Rusça: Иван Сергеевич Тургенев,  (1818, Orel- 1883, Bougival) Rus şair, yazar, oyun yazarı, çevirmen.

Rus tarihçisi Nikolay Baskakov "Rus familyasının doğuşu" kitabı ve «Berhet kitabı» içinde Turgenyev soyadının eski Tatar dilindeki tez, hemen, çabuk anlamlarına gelen Türgen (Түрген)[1] sözünden geldiğini ve Turgenyev'in de Tatar Türkleri soyundan geldiğini belirtir[2][3]. Sibirya Türk ağızlarında da türgen şeklinde söylenen bu soyadının anlamı yukarıda belirtildiği gibi hızlı, acele eden sözünden gelmektedir. Turgen (~ türgen) adı büyük ihtimalle geçici manaya dayanılarak verilmiştir ve bu adı taşıyan karakteri ile ilgilidir (çabuk öfkelenen, hırslı). Turgenyev, Turgenev soyunun atası Murza (mirza) Lev Turgenyev, vaftiz töreninden sonra İoan adını almıştır. Knyaz Vasili İonoviç'in yayına Altın Orda'dan gelmiştir. Lev Turgenyev'in torunları Rus tahtına hizmet etmiş ve 1550 yılından sonra mülkle ödüllendirilmiştir. Turgenyevlerin atası olan Mirza Lev Turgenyev, Altın Orda asilzadelerinin önde gelen simalarından olmuştur[4].


7 yorum:

  1. Maşurina
    Nejdonov Alksey Dmitriyeviç : (öğretmen) Alyoşa,
    babasının evlilik dışı oğlu ; (Nejdanov;anlamı "beklenmeyen")
    Ostrodumov , Pimen (27 yaşında)
    Paklin (28 yaşında) (Sila Samsonıç)
    Şipyagin

    Valantina Mihaylovna Şipyagina
    Prens G. ve Alyoşa'nın babaları : Saray Yaveri General
    Prens G.nin annesi Nastyenka

    Semyon Petroviç Ksllomeytsev (32 yaşında)
    Teyze kızı Marinanna Vikentyevna (yarı Leh)
    Teyze (Pren gçnin
    Anna Zahorovna (hala)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şipyagin ve karısı Valentina Mihaylovna (Bayan Şipyagina) . Valentina'nın kardeşi , Markelov...

      Sil
  2. Solomin
    Vasiliy Fedotıç
    Vasiliy Fedotıç Solomin
    Vasiliy Fedoseiç ( Sipyagin, muhatabının baba adını kullanarak onu yüceltmek isterken baba adını düzeltiyor "Fedotıç")
    Fedoseyeviç Solomin
    Ah affedersiniz Vasiliy Fedotıç

    YanıtlaSil
  3. Hayata yeniden başladıklarında, diğer bir ifade ile sıradanlaştıklarında:
    Marianna Vikentyevna
    ve
    Tatyana Osipovna

    YanıtlaSil
  4. Şunu anlıyoruz: Nejdanov ve Marianna her ne kadar birbirlerini sevseler de; zamanın ve şartların ortaya çıkardığı yeni durumu; taraflar yüksek sesle dile getirmemelerine rağmen her şeyin farkındalar… sözle ifade etmiyorlar, ancak birbirlerini anlamışlar…
    Nejdanov zayıf karakterli bir insan…. aslında soylu bir generalin gayrimeşru çocuğu ve olaylar babasının nikahlı eşinden olan Prens Şipyagin’in (yani, herkesin gerçeği bildiği üvey ağabeyinin) evinde hatırladığı eski çocukluk travmalarının tekrarlandığı bir ortamdaki ruh hali ve sonrası yaşananlar…

    YanıtlaSil