31 Aralık 2022 Cumartesi

Delikanlı*


 

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski 30 Ekim 1821’de doğdu. Orta sınıfa mensup bir ailenin çocuğuydu ve mutsuz bir çocukluk dönemi geçirdi; genç yaşta edebiyata yöneldi. “Delikanlı”, Dostoyevski’ninbütün büyük romanları gibi bir özgürlük savaşının öyküsüdür. Özgürlüğü parayla satın alma arzusundaki başkahraman Dolgorukiy, hayata biraz da ironiyle bakan, gittiği her yerde babasının olmadığını söyleyen biridir. Yaşadıkları onu yıldırmayacak, gün gelecek kölelik yaftasından yavaş yavaş sıyrılacak, Dostoyevski’nin “Delikanlı”sı olarak çıkacaktır karşımıza.

“Ancak tükenmişse artık, acı çekme yetimizin sonuna değin acı çekmişsek ve yaşamın bütününü kor gibi yakan tek bir yara olarak duyumsuyorsak, eğer çaresizlik soluyorsak ve umutsuzluğun ölümlerini, ölmüşsek işte o zaman okumalıyız Dostoyevski'yi. Ancak tükenmişlikten ötürü yapayalnız kalmışsak ve yaşama felce uğramışcasına bakıyorsak, o yaşamı vahşi, güzel acımasızlığıyla kavrayamıyorsak ve ondan artık hiçbir şey almak istemiyorsak, işte o zaman bu korkunç ve görkemli yazarın müziğine açığız demektir… Ancak, o zaman onun korkutucu ve çoğu zaman da cehennemden farksız dünyasının olağanüstü anlamını yaşayabiliriz…

… ..

Olaya geçen yılın on dokuz Eylülünden başlayacağım. Çünkü onunla, o gün ilk kez karşılaştım. Bu da benim hayatımda bir dönüm noktası oldu.

Okurlarıma önce biraz bilgi vermek istiyorum. Yoksa damdan düşer gibi konuya girersek bu hiçbir şey ifade etmez. Aksi takdirde eserin tutulması mümkün değildir.. Ben burada, daha önce de söylediğim gibi söz sanatlarına başvurmayacak, mesajlarımı elimden geldiğince sade verecek, yalınlığı ön plana alacaktım. Ama ne yazık ki verdiğim sözü şimdiden tutamıyor, Rusça’nın büyüsüne kapılarak, daha ilk satırlarda söz oyunlarına giriyorum. Herhalde bundan sonra Slavca’nın büyü ve

güzelliklerinden bolca yararlanacağım. Çünkü Rusça Avrupa’nın en büyülü en güzel dilidir. Ama bu dil güzel olduğu kadar zordur da. Lütfen okurlarım bunu göz önüne alarak eserimi okusunlar.

… ..

Söze on dokuz Eylül gününden başlamalıyım. Fakat öncelikle kim olduğumu anlatmak istiyorum. Böylece hem okurlarım beni daha iyi tanıyıp geçmişle bugün arasında bağlantı kurabilecek hem de ben olayları daha iyi bir biçimde anlatabileceğim.


Ben, şu an yirmi bir yaşında olan lise mezunu bir gencim. Soyadım Dolgorukiy olarak bilinir. Meşru babam Makar İvanov Dolgorukiy, Versilov ailesinin eski kölesiymiş. Aslında meşru yoldan doğsam da, toplumun değer yargılarına göre babasızım ve soyum sopum şüpheli. Dünyaya geliş hikâyem ise şöyle: Bundan yirmi iki yıl önce asıl babam derebeyi Versilov, Tula vilâtyetindeki çiftliğine gelmiş. O sıralarda yirmi beş yaşındaymış. … ..

… ..

(s.252)Bugünkü devletler rejiminin, bugünkü düzenin nasıl sona ereceğini, bugünkü sosyal düzenin ne şekilde yenileşeceğini sormuştum, uzun zaman cevap vermedi. Ama en sonunda bir gün ne yaptım yaptım, ağzından zar zor birkaç söz alabildim.

O gün:

-Öyle sanıyorum ki bütün bu işler oldukça kolay bir şekilde olacaktır, diye söze girdi, bütün devletler, bütçeleri çok dengeli olmasına, “bütçe açığı” bulunmamasına rağmen bir gün çıkmaza girecekler, hepsi birden iflâs ederek yenilik yaratmak için borçlarını ödemek istemeyecekler. Ama bütün dünyadaki tutucu dengeler buna engel olmaya çalışacaklar. Çünkü o zaman hem hisse senedi çıkaran, hem de borç veren kendileri olacaklar, bunun için iflasa meydan vermemeye çalışacaklar. O zaman, elbette genel bir ekşime devri gibi bir şey başlayacak, ortaya birçok Yahudi çıkacak. Bunun arkasından da Yahudi egemenliği başlayacak. Ardından ellerinde hiçbir  zaman hisse senedi bulunmamış olanlar, zaten hiçbir şeyleri de olmayan kimseler, yani bütün o dilenciler, çok doğal olarak genel ekşimeye katılmak isteyecekler. Derken mücadele başlayacak, bin bir yenilgiden sonra dilenciler, hem de pay sahibi olacaklar. Belki onlar yeni bir şey söylerler, belki de söylemezler. Daha doğrusu onlar da iflâs edecekler. Ondan sonra, dostum bu dünyanın yüzünün nasıl bir kaderle değişeceğini şimdiden kestirmek elimden gelmez. Ama sen de Apocalypse’e bakıver.

-Bütün bu olaylar hep maddeyle ilgili mi olacak? Bugünkü dünya yalnız ekonomik olaylar yüzünden mi sona erecek?

  … ..







*Delikanlı  &  Fyodor Dostoyevski 

İskele Yayıncılık

İstanbul, 2010

Çevirmen: Mustafa Bahar



*Apocalypse: Vahiy, Keşif, Ifşa olunma. Vahiysel, gelecek kader veya felaket, dünyanın sonuyla ilgili, kehanetle ilgili


*MÜRÂHİK Ergenlik dönemine yaklaşmış çocuk anlamında fıkıh terimi.


12 yorum:

  1. Biyolojik babası bir soylu ve meşru babası Versilov ailesinin kölesi olan Andrey Petroviç (Arkadiy, Makaroviç Ivanov)'im öyküsü.... çocukluluk travmalarını anlatıyor....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Babası Makar Ivanov Dolgorukiy

      Sil
    2. Andrey'e Arakaşa ve Arkaşenka diye hitap edenler de var...

      Sil
  2. Versilov'un kızı Andreyevna Versiloca (Olimpiada veya Olympia)....

    YanıtlaSil
  3. Prens Sokolskiy veya Prens Seryoja...

    YanıtlaSil
  4. Başını sonu kopuk cümleler, harf hataları, olayın akışını bozan, anlamayı güçleştiren cümleler.... okuma hızını yavaşlatıyor maalesef.... Çeviri kalitesinin önemini vurgulamak istiyorum.

    YanıtlaSil
  5. 1800'lü yılların sonlarına doğru kaleme alınan Rus romanlarından ortak olan özelliklerden birisi de, "Amerika'ya kaçmak...."

    YanıtlaSil
  6. İçinde kumar ve alkol bağımlılığının da olduğu, genç bir adamın fırtınalı hayat öyküsü.... aynı kişi için, farklı ortamlarda değişik isimlerin bolca kullanıldığı ve kim kimdir konusunda çetele tutulsa bile, kişilerin kimliklerini anlamanın zor olduğu bir roman.....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazar, "Okuru gereksiz şeylerle sıkmak hiç de sevmediğim bir şey.", (s.482)diyor.... gerçekler biraz farklı gibi görünüyor

      Sil
  7. Romanın son bölümündeki olaylar, fırtınanın ektisiyle coşan dalgalı bir deniz gibi gittikçe yükselen tansiyon gibiydi; fırtınanın hemen ardından deniz sakinleşti ve fırtına öncesi ve sonrasındaki gelişmelerin sesiz sakin bir şekilde muhasebesi yapılmaya başlandı...

    YanıtlaSil
  8. Dostoyevski bir toplantıda yüksek sesle okuduğu bir şiir nedeniyle Çar tarafından Sibirya’da hapse mahkum edilir. Hapis cezasını bitirdikten sonra anılarını kaleme aldığı “Ölüler Evinden Anılar” adlı kitabı yazar. Kitapta, hapishanedeki hayatından önce insanları tanıdığını sandığını ama yanıldığını burada anladığını belirtir. Yazar, “kara halk” olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra insanları çözümlemeye ve kendi iç dünyasının derinliklerine inmeye başlar.

    Dostoyevski hapishanedeki bir köpeğin yanından geçen her mahkum tarafından tekmelendiğini gözlemler. Köpek mahkumlardan kaçmadığı gibi yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekmelenme pozisyonu almaktadır. Dostoyevski bir gün köpeğin yanına yaklaşıp başını okşar. Köpek şaşkın şaşkın ona bakarak hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlamaya başlar. O günden sonra köpek Dostoyevski’yi her gördüğünde ondan kaçar.

    Ruhu köleleştirilmiş bu köpek bir sevgi açıdır. Bu durum insanlar için de geçerlidir. Hayatları boyunca haksızlığa ve kötü davranışlara uğramış sevgi açları iyi bir davranışla karşılaştıklarında nasıl davranacaklarını bilemezler. Bazen kötü davrandığınız insanlar size tapar, bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder. Böyle insanların gözünde onları aşağılamanız onlar için bir beklentidir. Sizi gözlerinde yüceltirler. Eşit ve iyi davrandığınızda ise onların gözündeki değeriniz birdenbire düşer..

    Dostoyevski / Ölüler Evinden Anılar

    YanıtlaSil