-Kitabın
ön sözünde vurgu yapıldığı üzere; Horney’e göre “yaratılış, doğuştan gelen ve
yaşam boyunca değişmeden kalan bir şey değil, tersine beden-çevre iç
etkileşiminin şekillendirebileceği esnek olasılıklara karşılk veren bir şeydir.
Karen Horney(1885-1952)’in kaleme aldığı 308 sayfadan oluşan “Kadın
Psikolojisi” daha çok Freud’un temel teorilerini analiz eden denemeler olarak
yorumlanabilir. Konuya ilgi duymayanlar için pek de
sürükleyici olduğu iddia
edilemez. Horney yaptığı analizlerde ikna edici tespitler olduğu kadar ve
davranış bozukluğu gösteren hastalarına ilişikin olan ve kültürümüzün
sınırlarını aşan yorumlar da yapıyor. Özellik arzeden özet alıntılar:
-...
Simmel, bu tarihsel gerçekleri görmenin bu denli güç olmasına neden olarak
şunları söylüyor: İnsanlığın erkek ve kadın doğası konusunda yaptığı
değerlendirmelerde kullanılan ölçütler, “Cinsler arasındaki farklılıktan
kaynaklanan doğal ölçütler olmayıp, temelde kendi içinde erkeksidirler... ... ,
çünkü “insan” kavramıyla “erkek” kavramının ilkel özdeşleşmesibu tür bir
uygarlığı var olmaktan alıkoyar. Kaldı ki, birçok dilde bu, her iki kavram için
aynı sözcüğün kullanılmasına neden olmuştur. ...
-..pek
çok alandaki yetersiz, önemsiz başarılar küçümseyici bir tavırla “kadınca” diye adlandırılırken,
kadınların gerçekleştirdiği büyük ve göze çarpan başarıların bir övgü anlatımı
olarak “erkekçe” diye
adlandırılmasının nedeni budur.
-Bilimin
tamamı ve değerlendirmeler gibi, kadın psikolojisi de son günlere dek sadece
erkeklerin bakış açısından ele alınmıştır. Erkeğin nesnel geçerliliğe neden
olan avantajlı bu durumunu, onun kadına yönelik öznel, duygusal ilişkilerine
bağlanması kaçınılmazdır ve Delius’a göre günümüz kadın psikolojisi, aslında
erkeklerin isteklerinin ve hayal kırıklıklarının bir güvencesine karşılık
gelmektedir.
-Bu
durumdaki çok önemli bir başka etken de kadınların, kendilerini erkeklerin
arzularına uyarlamaları ve bu uyarlamayı kendi doğalarıymış gibi
algılamalarıdır. Başka bir deyişle, kendilerini erkeklerin arzularının,
isteklerinin gözüyle görmüşler; bilinçsiz olarak erkeksi güdülenişine boyun
eğmişlerdir. ...
-...
sorun bugün analiz bize tanımladığı kadarıyla kadın evriminin erkeksi ölçülerle
hengi oranda yargılandığı ve bu nedenle bu yargılamanın, kadının gerçek
doğasını belli bir kesinlikle dile getirmekten ne denli uzak olduğudur.
-...Simmel,
“Toplumsal açıdan erkeğe daha çok önem verilmesini belki de erkeğin güç üstünlüğünden
kaynaklandığını” ve tarihsel açıdan cinsler arasındaki ilişkinin kabaca
sahip-köle ilişkisi olarak tanımlanabileceğini söyler. Her zaman olduğu gibi
burada da “sahibin ayrıcalıklarından birisi, her zaman sahip olduğunu düşünmek
zorunda kalmaması, buna rağmen kölenin, köle olduğunu hiçbir zaman
unutmamasıdır.” ...
-Aslında
bir kız doğuştan başlayarak, sürekli olarak erkeklik kompleksini kamçılayan bir
deneyimle – ister acımsızca, ister sevecenlikle dile gelsin, kaçınılmaz olarak
– aşağılık bir yaratık olduğu inancıyla karşı karşyadır.
-...
Uygarlığımızın bugüne dek gelen tümüyle erkeksi yapısı yüzünden bütün sıradan
uğraşlar erkekler tarafından kapışıldığı için, kadınlar için gerçekten kendi
doğalarını doyuracak bir yüceltmeye ulaşmak sanıldığından daha zordur. Bu da,
erkeklere özgü işlerde onların yaptıklarının aynısını doğal olarak
yapamamalarından ötürü ve bu başarısızlık gerçekten aşağı yaratıklar
olmanıngerçek bir temeli varmış gibi algılandığı için, aşağılık duygularını
etkiliyor olabilir.
-Toplumda
kadınların pratik olarak geri planda bıraılmasının, kadınlıktan kaçışa yönelik
bilinçdışı güdülerini ne denli büyük ölçüde güçlendirip pekiştirdiğini
kestirmek olanaksızmış gibi geliyor. ...
* Kadın Psikolojisi –
Karen Horney
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder