-Tüm
masallarda yaşamın en büyük doğruları ve gerçekleri saklı yatar; yanlız dış
gerçeğin değil, aynı zamanda ve özellikle iç gerçeğin, yani bilinçdışı
yaşamımızın doğruları ve yanlışlarıdır bunlar. Bizi yöneten ne varsa, hepsi
bilinçdışımızdadır. ...
-...
tıpkı masallardaki gibi kötü hayvanlar ve insanlar, zehirli yılanlar, kurtlar,
ürüyen köpekler, kurbağalar, ejderhalar, kötü kalpli üvey anneler, cadılar,
gulyabaniler, hepsi de
büyülenmişliklerinden kurtarılır. Hayatta bizim
başımıızı sürekli dertlere sokan bu kahredici güçler, her fırsatta bizim yardımımıza koşan nesnelere dönüşür. En
değerli şeylei ele geçirmemizi sağlayacak yetenekle bizi donatırlar.
-Doğum
travmasıyla temel yapısı bakımından ortaya çıkan ben’imiz, masllardaki
büyülenmişliklere ... benzer bir durumda
bulunur, sökonusu durumdan da ancak ruhun derinliklerinde saklı yatan güçlerin
uyandırılıp etkinlik kazandırılmasıyla kurtarılabilir. ... Sen kendi iç dünyanı
ele geçir, onu esenliğe kavuştur bir kez. Dış dünyayı, örneğin sana göre
sevgiliyi, mutlu bir yaşamı da elde edersin o zaman.
-Uyuyan Prenses, yüz yıl süren uykusu
sırasında sağlıklı bir değişim geçirir. Erkek karşısındaki korkusunu ve erkeğe
karşı kendini savunma girişimlerini, ona karşı içinde beslediği intikam
duygusunu”tüm boyutlarıyla” yaşar, yener hepsini ve olgun bir kadın olup çıkar.
-Aynı
durum, yedi dağın ardındaki büyük
ormanda, yedi cücelerin yanında
Pamuk Prenses’in de başına gelir. İki
rakip; üvey anne ve Pamuk Prenses arasındaki savaş, Pamuk
Prenses’in yenilgisiyle sonuçlanır. Pamuk Prenses ormanda öldürülmesi için
avcının eline teslim edilir. Tıpkı Uyuyan Prenses’te olduğu gibi, buluğ çağında
ilk kan akacaktır. Kanı akıtan bir erkek değil, avcıdır bu kez. Ne var ki
avcı, Pamuk Prenses’e kıyamaz, salıverir onu.
Pamuk Prenses de dağların ardına kaçar, yedi cücelere, bizim ruhumuzun,
bizim bilinçdışımızın simgesini oluşturan yer altındaki bu yaratıkların yanına
varıp onlara hizmet eder. Evden uzakta yaşadığı süre içinde alabildiğince tehlikeli
pek çok sınavdan geçer. Peşini bırakmayan üvey annesini üç kez yaşlı bir kadın
kılığında karşısında bulur. ....
-Her
üç sınavda da Pamuk Prenses kendini beğenmişliğin ve boş heveslerine (ayakkabı
bağı, tarak, elma) yenik düşer ve hak ettiği cezayı görür. Ama ruhunun
temelinde saklı yatan, özben’den
kaynaklanan ve masalda kendilerine hizmet ettiği cüceler kılığında boy gösteren
iyi güçler imdadına yetişir.Sonunda prens de görünmekte geç kalmaz ve Pamuk Prenses kraliçeliğe yükselir.
Üvey annesi ise hak ettiği cezaya çarptırılır.
-Anne
ve kız rakiptir birbirine. Masallarda kin, özellikle kötü (üvey) annenin üzerine yansıtılır. Uyuyan Prenses masalında da
böyledir; masalda unutulup şölene çağılmayan on üçüncü peri, anneyi hedef tutan
kıskançlık ve kin duygularını simgeler. Kral kızının kulede başına gelen
kazadan sorumlu yaşlı örücü kadın da
yine anneye karşı duyulan kin ve nefretin kamufle edilmiş dışavurumudur.
*-Pamuk
Prenses’te kızına rakip olan kötü kalpli annenin tüm bayağılığı, üvey annenin
şahsında gayet açık seçik göz önüne serilir. İyi kalpli anne hayatta değildir
artık. Masalda yaşam öyküsü anlatılan Pamuk Prenses’in doğumunda ölür. Yoksa
ane katili midir Pamuk Prenses? Adeta canına kastedip, Pamuk Prenses’in
hepsinden ancak kıl payı yakayı kurtarabildiği bütün korkunç olaylar, ruhundaki
suçluluk duygusunun yatışmasını sağlamak için kızın kendi kendisine verdiği
cezalar olmasın sakın? Ve gerçekten de öyledir. Peki, ya Pamuk Prenses’i
öldürmesi istenen avcı? Kızın tebdili ıyafet etmiş babası mıdır yoksa?
Karısının bir dediğini iki etmeyen kılıbık bir babayı mıyansıtmaktadır? Pamuk
Prenses masalında bu baba sanki hiç yaşamıyormuş gibi ele alınır. Yanlız bir
tek yerde söz açılır kendisinden: Aradanbir yıl geçer geçmez kral tutmuş, başka
bir kadınla evlenmiş.” Peki, bunu nasıl yapabilmiştir. Kadının ağına yakalanmış
olmalıdır mutlaka; ikinci kadınla evlenirken kızı Pamuk Prenses’i hiç
umuramamıştır, evlendiği kötü kalpli tarafından büyülenmiştir çünkü. Anlaşılan
zayıf karakterli biridir! Hatta kadının kışkırtmasına kulak vererek, onu
isteğiüzerine öz yavrusunu kıymaya kalkar!
-İşte
gündüz ve gece düşlerinin Pamuk Prenses’in ruhunu böylesine işgenceler içinde
kıvrandırdığı düşünülebilir. Öz kızını öldürme girişimi, bu inanlımaz masalda
dile getirilen özyaşam öyküsünde isteristemez kamufle edilerek avcının üzerine
aktarılır. Ve orman derinliklerinde, zalim babanın yüreğinde yeniden insanlık
duyguları uyanır, sevgi deilse bile acıma duygusu duyar kızına karşı.
-...
Doris yirmi yaşındaydı ....ilk çocukluktan kaynaklanan anılardan biri bir türlü
yakasını bırakmıyordu Doris’in. ...
Kadın Psikolojisi–Gustav Graber*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder