-..
Bizler kendi iç dünyamızdan, kendi benliğimizden köşe bucak kaçarız. Nedendir
acaba? Hani içimizde hiç hoşa gitmeyecek nesneler taşırız da, onun için
değildir pek. Bilinçdışına itilmiş nesnelere karşı kendimizi savunmak
sitememizden de pek kaynaklanmaz bu. Nedeni, daha çok, varlığımızın mutluluğuna
doğru yaklaşmaya cesaet edemeyişimizdir. Böylece bir girişimi göze alamayız bir
türlü. Ayrıca bunu yapmamıza izin de verilmez. İkili bir izin
verilmeyiştir bu:
Bu kez içten kaynaklanır, bir üst-ben
vardır içimizde (Freud), ben’e egemen bir çeşit şeytansal güç vardır, bizi
kollar durur, “yüzümüze indirilecek bir tokadı” hazırda bulundurur hep;
mutluluğun o büyük nimetlerine yaklaşmaya görelim, tokadı hemen yüzümüzde
hissederiz.
-Bizi
mutluluğa kavuşmaktan alıkoyan bu güce övgü olarak insanlık tarihinin
yapraklarına neler kaydedilmemiştir! Bu ne
çok ululanıp yüceltilişidir acının. ... gerçek dindarlığın, gerçek
uygarlığın soylu aracısıdır acı. Bu da işte söz konusu yasağın öbür yüzünü
oluşturur: Özben’imizin mutluluğunu yaşamak iznini bize vermeyen yanlız kendi içimizdeki üst-ben değildir,
çevre de böyle bir yasakla çıkar. Sanki bir dış-ben oluşturur çevre ve üst-ben
gibi, onun kadar kıskançlık, onun kadar çekememezlikle acı verir ve ıstırabın
zincilerinden insanların kendilerini kurtarmasına göz yummak istemez.
-Ama
kurtuluşun mucizesi... ... ruhumuzun karanlık kuyularına gizlenmiş yaşam ve
mutluluğa düşman ben-güçleri’nin yıkılmasıdır ki, üzerindeki örtüyü kaldırıp
gerçek varlığımızı açığa çıkarırı.
Kadın Psikolojisi–Gustav Graber*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder