18 Temmuz 2014 Cuma

Hürrem*

Son dönemin gündem oluşturan kişiliği Hürrem Sultan’ı anlatan kitap 813 sayfa. Tarihin bir döneminde kalıcı izler bırakan ve Aleksandra Anastasia Lisowska, Ruslana, Roxelanne, Hürrem isimleri ile karşımıza çıkan sultanın hayatını hayalinizde canlandırabiliyorsunuz.
Bir kadının iradesini hakim kılabilmesi için güzelliği kadar başka kriterlerin de etkin
olabileceğini,
Osmanlı’nı yükselmesinde etkili olan ve devlet görevlilerinin seçiminde esas alınan liyakat faktörünün giderek geri planda kalmasının sonuçlarını,
Bugünü anlamak için tarihe bakmanın ve geçmişten ders alınması gerektiğini anlıyorsunuz.
Kitabın sonunda yazarın da vurguladığı üzere; romanda tarihte olanlar bir kurgu içinde anlatılıyoryor. Dönemin yaşam tarzı içinde kişisel olarak onaylayamayacağımız yakıştırmaları da bu gözle hoş görmemiz gerektiğini düşünüyoruz.
Sürükleyici bir anlatımla kaleme alnınan satırlardan kısa alıntıları paylaşalım:
-Rüylar, imanımızla ruhumuzun derinliklerinde saklanan günahlar arasında dar bir geçittir. Kah aklımızdan geçip dilimize varamayanı söyler bize, kah günahtır diye görmekten kaçındıklarımızı önümüze kor. Bazen geçmişten, bazen gelecekten sırlar fısıldar. ... Düşü yormaksa, kulun düşten bir mana sezmesidir. Doğrusu da vardır, yanlışı da. ...
-Saltanat denilen şey böyleydi işte. Bedeli ağırdı. Başını yıldızlara değdiriyor ama mutluluğunu hep alıp götürüyordu insanın.
-Ruslana tazeydi, çocuksuydu, cıvıl cıvıldı.
-Ruslana bir şey daha öğrendi. Padişah gurunun okşanmasından hoşlanıyordu.  ...
-Dilin riyası vardır ama gözler yalan söylemez.
-Güzel, güleryüzlü demek Hürrem.
-Hürrem’in, padişahın iki davetini de geri çevirmesi haremde deprem yarattı. ... ... Kavgayı duyan Valide Sultan, Hürrem’in tepkisine pek şaşırmadı.Kızın ne kadar gururlu ve dik başlı olduğunu biliyordu. Yediği dayağın izleriyle padişahın huzuruna varıp “Senin oğlunun anası bak beni ne hale getirdi,” diye çürüklerini gösterecek değildi ya.
Kızın Gülbahar’a karşı koymaması da taktik olabilirdi. Dayağı yemiş, sesini çıkarmamış, dairesine çekilip oturmuştu. Olayın mağduruydu artık o.
-Bak sen, diye düşündü Gülbahar. Doğrusu böyle bir şey ummuyordu.Tam tersine kızın bire bin katarak kendisini şikayet etmesini bekliyordu padişaha.
-Ertesi gün arabalar sarayın avlusundan Şehzade Mustafa’yla annesi Gülbahar Hatun’u alıp sürgün yoluna düzüldü.
-Süleyman, fırtınalı bir denize benzetiyordu Hürrem’i.
-Hürrem, ... kazanmak için tehlikeyi göze almak gerektiğini öğrenmişti artık.
-Deli doluydu ama şeytana pabucunu ters giydirmişti işte.
-İşte o anda Hürrem hayat tecrübesine bir yenisini eklemiş oldu. ... iyi rol yapan bir kadının önünde durmak mümkün değildi.
-Hafza Sultan bir süre daha kızın içini okumak ister gibi gözlerinin derinliklerine baktı ve ağır ağır konştu. “Alın yazısını yazan ne sensin, ne benim. Ne de bütün kudretine rağmen Hünkar oğlum. Bir emriyle can bile alır ama aslında irade onun değil, Yüce Allah’ındır. Hepimizi, yeri, göğü, yıldızları yataratan Allah’tır.
-Aslında Hürrem’in amacı, çevresinde bir sempati kuşağı yaratmak kadar, hareme yeni gelen kızları kolaçan etmek, aralarında Süleyman’ın gözüne çarpacak kadar güzel var mı tespit etmekti. Muhtemel bir rakip varsa, onun çaresine bakmanın da bir yolu bulunurdu mutlaka.
-Süleyman, Şahincibaşı İbrahim’i de yanına alıp ava çıktı mı Hürrem çıldırıyordu. ... Adam Hırvat devşirmesiydi. Sümbül Ağa, “Bu Hırvatlar Sırpları hiç sevmezler,” demişti laf arasında. ... “Sırplar Slav boyundandır....” “Kavim göçleri sırasında Slavların bir kolu Tuna ve Sava ırmaklarını aşıp Adriyatik denizine kadar inmiş ve oralara yerleşmiş. Sırp denenler işte bu boy. Güney Slavı bunlar. Sırplar, seninle akraba Hürrem Hanım.” .... “Demem o ki, Sırp’ı sevmeyen Hırvat, Moskof’u da sevmez .... “
-Hürrem, Hırvat devşirme İbrahim’i çok ciddiye almış, tetikte beklemeye başlamıştı.
-“Bir İtalyan balıkçısı ile Hırvat bir ananın oğlu derler. Pargalı bir köle. ...”
-Ne istiyorsun sen, diye sordu yanlız bir yaz gecesinde Hürrem. Sevda mı, iktidar mı? Cavap beyninin içinde patlayıverdi. İktidar, kudret! Ancak, iktidar da sevda gibi sabır istiyordu işte. .... İktidar bu acıya değer.
-Bence kıza yanlış isim verilmiş.  Madem hem güzel, hem yırtıcı, adı Roxelanne olmalı .... Gül .. Hem de dikenli gül.
-Giovanni di Lorenzo Medici. Dizlerinin üstünde saatlerdir  dua ettiği sunağın önünden güçlükle doğrulurken büyük çan çalmaya başladı..... Papa X. Leo’ydu o. Leo Decimus, Hristiyan aleminin kutsal babası.  .... “Rodos’tan haber var mı?” diye sordu ....
-Kaderin cilvesiydi işte. Tam o sırada Rodos’ta kilise çanlarına ezan sesleri karışmıştı.
-Ali Cemali Efendi’nin yanakları kızardı. ... İşte asıl sorun buydu. Neticede kız cariyeydi. Padişahın, Müslüman olmayan bir kadınla münasebet kurmasında sakınca yoktu ve fakat, kadın Müslüman ise iş değişiyordu.  .....
-Hürrem’i hafife almanın ona ne kadar pahallıya patladığını hatırlayınca tüyleri diken diken oldu İbrahim’in  ...Mohaç seferi olayında .... İtibarı iki paralık olmuştu. ...Sinsi bir yılandı bu kız. Soktuğunu anlamıyordun bile. Anladığında ise iş işten geçiyordu. ...
-“Hünkar dediğin, bir kavukla, bir kaftandır. Rağbet onlaradır.”
-Orhan Bey’in iki yüz sene önce Rum kızı Nilüfer Hatun’u karılığa kabul etmesinden bugüne kadar hiçbir padişah nikah kıymamıştı kimseye. Oğlu iki yüz yıllık geleneği yıktığı için kahır gözyaşları mı döküyordu, yoksa o çok korktuğu taht kavgası kaçınılmaz hale geldiği için mi ağlıyordu?
-Süleyman güçlüydü, töreye,örfe, adete, kanuna, adalete saygılıydı. Ama bu kıza karşı da o kadar güçsüz ve zayıftı. Onun uğruna bir lafla iki yüz yılık geleneğini yıkıvermişti koca Osmanlı’nın.
-Şah İsmail’in oğlu Tahmasp’ın Safevi tahtına çıkmasının ardından saraya her biri endişe yüklü raporlar yağıyordu. Genç Şah, kendisini babasının intikamını almaya adamıştı.
-Aslında kafasında tek amaç vardı Sultan Süleyman’ın. Attila’nın bin yıl önce yarım bıraktığı işi bitirmek Roma’ya girmek ve Hristiyanlığın merkezi Papalığı tarihin tozlu sayfalarına gömmek.
-Geçen gün üşenmedim saydım. Tam otuz sekiz yıl geçmiş. Eyüp Sultan’da kılıç kuşanıp tahta çıktığımızda ....

*Hürrem-Demet Altınyeleklioğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder