-Bir
nevi ilahiyat fakültesi ya da yüksek okul özelliği taşıyan ve Müslüman yüksek
eğitiminin ana merkezi durumundaki medreseler; .... başlangıçta ilk ve orta
dereceli eğitim .... IX-X. yy’da camilerde ya da camilere bağlı olarak yüksek
eğitim programları uyguluyorlardı; bunlar esas olarak din bilimleriyle
ilgiliydi.
-Medresenin
klasik biçimiyle ortaya çıkışı XI. yy’da .... kimi zaman bir camiye bağlı, kimi
zaman
kendi içinde mescidi bulunan bağımsız bir yer olurdu.
-Sonraları
.... örgütlü yüksek okul halini almıştır..... ileride onlar da Batı’daki kolej
ve üniversiteler gibi eğitimli sınıfın oluşması sürecinde önemli bir rol
üstleneceklerdi.
-....
profeyonel din adamlar da devlette hizmet almak konusunda daha istekli hale
gelmişlerdi. Osmanlı İmparatorluğu’nda Müslüman din adamları, hiç şüphesiz
fethettikleri ülkelerde gördükleri Hristiyan dini örgütlerinden kısmen
esinlenerek, hükümet sisteminin bir parçası halini almışlardır. Müftüle ile
kadılar, devletin atamış olduğu ve kendilerine bir yetki alanı verdiği
memurlardı.
-Din
adamları, bu noktada askeriye ve bürokrasinin yanı sıra imparatorluk
yönetiminin üçüncü kolu durumundalardı. ....
-Ulemanın
devlete yaklaşması kaçınılmaz olarak halktan uzaklaşmasına yol açıyordu. ....
Sıradan müslümanlar için ulemanın yerine çok daha farklı bir dindarlığın
temsilcileri olan Sufi şeyhler geçti. Ortaçağ sonlarında sufiler ....
tarikatlar halinde örgütlenmişlerdi. “Derviş” olarak da bilinen tarikat
liderleri ve üyeleri , konvansiyonel İslamiyet’in birçok eksikliklerini
gideriyorlardı. Derviş törenleri ve toplantıları .... insani gereksinimler için
mücadelede yardım ve dayanışma sağlıyordu.-
Ortadoğu – Bernard
Lewis*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder