21 Ağustos 2014 Perşembe

Dobra olmak mı? & politik olmak mı?*

-Jobs’ın ihtirası odaklanma yeteneğinde de görülüyordu. Önceliklerini belirliyor,dikkatini lazer gibi onlara yöneltiyor ve dikat dağıtıcı şeyleri ayıklıyordu. Bir şey .... ilgisin çekti mi, asla pes etmezdi. Ama bir şeyle ilgilenmiyorsa da – sinir bozucu yasal bir sorun, iş meselesi, kanser teşhisi, ailevi, bir çekişme – onu kararlılıla yok sayıyordu. .... Tuşları eleyerek, cihazları, özellikleri eleyerek yazılımları ve seçenekleri eleyerek arayüzleri sadeleştiriyordu.
-.... Genellikle oldukça gergin ve sabırsızdı, ve bunu gizlemeye çalışmıyordu. Çoğu insanın zihinleriyle ağızları arasında, kaba duygularıyla sivri güdülerinin sesini kısan bir düzenleyici bulunur. Jobs’ta bu yoktu. Tamamen dobra olmayı önemsiyordu. “Benim işim bir şey berbatsa onu allayıp pullamak değil, berbat olduğunu söylemek,” dedi. Bu onu karizmatik ve etkileyici kılıyordu, ama bazen de (teknik tabiriyle söylemek gerekirse) tam bir dallama olmasına yol açıyordu.
-Ailesi bile merak ediyordu; Jobs’ın – insanları incitici düşüncelerini ifade etmekten alıkoyan – filtresi hiç mi yoktu, yoksa bilerek mi devre dışı bırakıyordu? Jobs ilkinin doğru olduğunu savunuyordu. “Ben buyum ve olmadığım giibi olmamı bekleyemezsin benden,” diye karşılk verdi. .... İnsanları incitmesinin sebebi duygusal farkındalıktan yoksun olması değildi. Tam tersine: İnsanların içini okuyabiliyordu, akıllarından geçeni anlayabiliyordu ve onlarla nasıl empati kuracağını, onları nasıl ikna edeceğini ya da incitebileceğini biliyordu.
-Kişiliğinin kötü yanı ....  ona faydadan çok zararı dokundu. Ama bazen işe yaradığı oluyordu. Başkalarıyla zıtlaşmaktan korkan, kibar ve yumuşak başlı liderler değişim dayatmakta o kadar etkili değildir genelde. Jobs’ın en çok azarladığı düzinelerce iş arkadaşı, yaşadıkları korkunç olayları anlattıktan sonra şun u söylüyordu; Jobs, hayal bile edemeyecekleri şeyleri başarmalarını sağlamıştı.
-Onunla çalışmayı ilham verici olduğu kadar huzursuz edici de kılabilen bir vahşilikle, dünynın en yaratıcı şirketini inşa etti. Ve şirketin DNA’sına mükemmeliyetçiliği, hayal gücünü ve tasarıma yönelik duyarlılığı katmayı başardı; böylece bu şirket onyıllar sonra bile sanatçılıkla teknolojinin kesiştiği noktada başarılı olmayı sürdürecek muhtemelen.
-İnsanlara çok kaba davrandığımı düşünmüyorum, ama bir şey berbarsa yüzlerine söylerim. Benim işim dürüst olmak. Neden bahsettiğimi biliyorum ve genellikle haklı çıkarım. İşte böyle bir kültür yaratmaya çalıştım. Birbirimixe karşı gayet dürüstüz; herkes bana saçmaladığımı söyleyebilir, ben de onlara söyleyebilirim. Şddetli tartışmalarımız oldu, biribirimnize bağırdığımız olduve bunlar en çok eğlendiğimiz zamanlar arasındaydı. .... O odada olmanın koşulu bu: süper dürüst olbilmelisin. Belki daha iyi bir yöntem vardır – bir centilmenler kulübü kurup kravat takmak, ve birbirimize Brahma rahipleri gibi gayet kibarca, üstü kapalı konuşmak da bir yöntemdir. Ama ben bu yöntemi bilmiyorum ....
-İnsanlara ser, muhtemelen gereğinden fazla sert davrandığım oldu. .... Ekibin kusursuz olmasını sağlamanın benim işim olduğunu düşündüm hep; .....
-Yaptığımız her şey türümüzün diğer üyelerinin yaptıklarına ve üzerinde durduğumuz omuzlara bağlı. Ve çoğumuz türümüze bir şeyler sunarak karşılık vemek ve akıntıya bir şeyler katmak istiyoruz.  .... bizden önce insanlığa katkıda bulunmuş kişilere minnettarlığımızı göstermek .... Beni motive eden buydu.

*Steve Jobs – Walter Isaacson

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder