-Jobs’ın ihtirası
odaklanma yeteneğinde de görülüyordu. Önceliklerini belirliyor,dikkatini lazer
gibi onlara yöneltiyor ve dikat dağıtıcı şeyleri ayıklıyordu. Bir şey ....
ilgisin çekti mi, asla pes etmezdi. Ama bir şeyle ilgilenmiyorsa da – sinir
bozucu yasal bir sorun, iş meselesi, kanser teşhisi, ailevi, bir çekişme – onu
kararlılıla yok sayıyordu. .... Tuşları eleyerek, cihazları, özellikleri
eleyerek yazılımları ve seçenekleri eleyerek arayüzleri sadeleştiriyordu.
-....
Genellikle oldukça gergin ve sabırsızdı, ve bunu gizlemeye çalışmıyordu. Çoğu
insanın zihinleriyle ağızları arasında, kaba duygularıyla sivri güdülerinin
sesini kısan bir düzenleyici bulunur. Jobs’ta bu yoktu. Tamamen dobra olmayı
önemsiyordu. “Benim işim bir şey berbatsa onu allayıp pullamak değil, berbat
olduğunu söylemek,” dedi. Bu onu karizmatik ve etkileyici kılıyordu, ama bazen
de (teknik tabiriyle söylemek gerekirse) tam bir dallama olmasına yol açıyordu.
-Ailesi bile
merak ediyordu; Jobs’ın – insanları incitici düşüncelerini ifade etmekten alıkoyan
– filtresi hiç mi yoktu, yoksa bilerek mi devre dışı bırakıyordu? Jobs ilkinin
doğru olduğunu savunuyordu. “Ben buyum ve olmadığım giibi olmamı bekleyemezsin
benden,” diye karşılk verdi. .... İnsanları incitmesinin sebebi duygusal
farkındalıktan yoksun olması değildi. Tam tersine: İnsanların içini
okuyabiliyordu, akıllarından geçeni anlayabiliyordu ve onlarla nasıl empati
kuracağını, onları nasıl ikna edeceğini ya da incitebileceğini biliyordu.
-Kişiliğinin
kötü yanı .... ona faydadan çok zararı
dokundu. Ama bazen işe yaradığı oluyordu. Başkalarıyla zıtlaşmaktan korkan,
kibar ve yumuşak başlı liderler değişim dayatmakta o kadar etkili değildir
genelde. Jobs’ın en çok azarladığı düzinelerce iş arkadaşı, yaşadıkları korkunç
olayları anlattıktan sonra şun u söylüyordu; Jobs, hayal bile edemeyecekleri
şeyleri başarmalarını sağlamıştı.
-Onunla
çalışmayı ilham verici olduğu kadar huzursuz edici de kılabilen bir vahşilikle,
dünynın en yaratıcı şirketini inşa etti. Ve şirketin DNA’sına
mükemmeliyetçiliği, hayal gücünü ve tasarıma yönelik duyarlılığı katmayı
başardı; böylece bu şirket onyıllar sonra bile sanatçılıkla teknolojinin kesiştiği
noktada başarılı olmayı sürdürecek muhtemelen.
-İnsanlara
çok kaba davrandığımı düşünmüyorum, ama bir şey berbarsa yüzlerine söylerim.
Benim işim dürüst olmak. Neden bahsettiğimi biliyorum ve genellikle haklı
çıkarım. İşte böyle bir kültür yaratmaya çalıştım. Birbirimixe karşı gayet
dürüstüz; herkes bana saçmaladığımı söyleyebilir, ben de onlara söyleyebilirim.
Şddetli tartışmalarımız oldu, biribirimnize bağırdığımız olduve bunlar en çok
eğlendiğimiz zamanlar arasındaydı. .... O odada olmanın koşulu bu: süper dürüst
olbilmelisin. Belki daha iyi bir yöntem vardır – bir centilmenler kulübü kurup
kravat takmak, ve birbirimize Brahma rahipleri gibi gayet kibarca, üstü kapalı
konuşmak da bir yöntemdir. Ama ben bu yöntemi bilmiyorum ....
-İnsanlara
ser, muhtemelen gereğinden fazla sert davrandığım oldu. .... Ekibin kusursuz
olmasını sağlamanın benim işim olduğunu düşündüm hep; .....
-Yaptığımız
her şey türümüzün diğer üyelerinin yaptıklarına ve üzerinde durduğumuz omuzlara
bağlı. Ve çoğumuz türümüze bir şeyler sunarak karşılık vemek ve akıntıya bir
şeyler katmak istiyoruz. .... bizden
önce insanlığa katkıda bulunmuş kişilere minnettarlığımızı göstermek .... Beni
motive eden buydu.
*Steve Jobs – Walter
Isaacson
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder